Arabanın Torpidosuna Sokarım!!!!!

Arabanın Torpidosuna Sokarım!!!!!
Murat Özarı: - Eğer var ya bak sana Fikret Engin sana bişey söyliyim, bak bi dakka ya, bi dakka sana bişey söyliyim, o Teoman, sen şimdi burdasın ya, sen benim arkadaşımsın, Fikret Engin, ben senin için ölüme giderim. Fikret Engin: - Eyvallah, ben de giderim abi, tamam. Murat Özarı: - Sen benim kader arkadaşımsın. Teoman Bey, sana benim yanımda öyle vuracak var ya, O Teoman'ı var ya, arabanın torpidosuna sokarım!!!

25 Nisan 2010 Pazar

Biriniz sevindirin lan!!!



Atletico Madrid yıllar yıllar sonra Avrupa'da kupa kazanmaya bu kadar yakın (2007 İntertoto'sunu saymıyorum). Avrupa Ligi yarı finalinde Liverpool ile eşleşip ilk maçı evlerinde Forlan'ın golüyle 1-0 kazandılar. İngiltere'deki rövanşta bu sezon bir türlü beceremedikleri savunmayı yapmayı başarabilirlerse final oynayacaklar. Atletico Madrid bırakın maçı maçına, dakikası dakikasına uymayan bir takım. Bir bakıyorsunuz maçı domine ediyorlar, pozisyon üstüne pozisyon, 3 dakika sonra bakmışsınız skor 0-3. Flores de ligde gerekli istikrarı sağlayamadı. Barcelona'yı evlerinde 2-1 yendikten sonra Almeira'ya kaleye şut dahi çekemeden 1-0 yenilmeleri, hemen bir sonraki hafta ise Valencia'ya 4 tane sallamalarının yanında 8li 9lu bir skoru kaçırmaları, hep bu dengesizliğe dalalet. Takımın bir standardı yok. Ligin başında küme düşme potasındaydılar. Flores'in gelmesiyle yükselişe geçildi belki, kazanılması gereken maçlar kazanıldı ama, Atletico Madrid kiminle oynarsa oynasın, kesin kazanır denemez.
Kadro baştan aşağı yıldızlarla dolu. Değeri 200 milyon euro'ya yakın. Aguero, Forlan, Simao, Reyes, Ufjalusi, Jurado, Raul Garcia gibi adamlar tek tek müthiş oyuncular, fakat bir türlü tam anlamıyla bir araya getirilemiyorlar. Hücum gücü normalin çok üstünde olan bu takım savunmasına güvenemediği için sağlıklı hücum edemiyor. Adam adamayı da beceremiyorlar, alan savunmasını da. Ne zaman gol için ileri çıkılsa gözler hep arkada. Yeni sezonda öncelikle çare bulunması gereken konu takım savunması. Transfer kesinlikle gerekli.
İngiltere'de geriye yaslanıp Liverpool'u bekleyecekler, anı çıkışlarla gol bulup turu almaya çalışacaklar. Liverpool'un süratli kanat adamları ağır Madrid beklerinin arkasına sarkıtılmaya çalışılacak. Kalede oynaması beklenen tecrübesiz Gea'yı da Gerrard şutlarıyla korkutacak. İlk yarım saati golsüz geçirdikten sonra çok daha kendine güvenli ve önde oynamaya başlıyor Atletico. Fakat karşıdaki Liverppol olunca savunma güvenliğini mümkün olduğunca elden bırakmamak lazım. 0-0 bizim nasıl olsa. Forlan veya Aguero'dan biri yedek soyunmalı. İkinci yarı eğer topu ayakta tutmaya ve gole ihtiyaç olursa çift forvete dönülebilir.
Bir tarafta kağıt üzerinde ağır basan ve tutunacağı tek dal Avrupa Ligi şampiyonluğu kalmış olan, kendini ligden çoktan emekli etmiş Liverpool, bir tarafta kupa kazanamazsa 1996'dan beri kupa göremeyen taraftarının çok da üzülmeyeceği, benim tanıdığım en dengesiz takım olan Atletico Madrid.....Haydi goçlarım....Bir kupa getirin ulan bana!!!

Çöz beni arapsaçı...



İngiltere'de son haftalara girilirken yarış atbaşı sürüyor. Düşenler hemen hemen belli, ama liderlik halen el değiştirebilir, Şampiyonlar Ligi ve Avrupa Ligi yolcuları değişebilir. İngiltere'de maç fazlasıyla liderlik koltuğunda oturan Manu, rahat değil. Bugün Stoke City ile evinde oynayacak olan Chelsea kazanırsa son 2 haftaya 80 puanla rakibinin 1 puan önünde girecek. Arsenal ise dün evinde Manchester City karşısında golsüz eşitliği bozamayarak havluyu tamamen attı. 72 puanda kalan Arsenal'in artık matematiksel olarak şansı yok. Şampiyonlar Ligi'ne giden 4. bileti kazanabilmek için ise acccayip bir yarış var. Tottenham 64 puanla şu anda biletin sahibi. Maç fazlasına rağmen 63 puanla Tottenham'ın 1 puan gerisinde kalan City yara aldı. Aston Villa ise bugün Birmingham'ı ağırlayacak ve puanı 61. Kazanacaklarını öngörebiliriz. Arap sermayesi Avrupa Ligi'nde takılmaya devam etmek zorunda kalabilir bu sezon da.Liverpool ise üzerindeki 3 takımın tüm maçlarını kaybetmesini bekleyecek kendi maçlarını kazandıktan sonra. Onlar bıraktı zaten bu işleri. Avrupa Ligi'nde yarı finaldeler. Atletico Madrid karşısında rövanşı almak ve finale çıkmak onlar için çok daha büyük bir öncelik artık.
Dipte ise kurbanlar neredeyse değişmez gibi. Hull City ile Porsmouth ruhlarını teslim ettiler. Bir maçı eksik ve barajın 7 puan gerisinde olan Burnley ise bugün Liverpool ile evinde olan maçını kazanabilirse çok zayıf olan umudunu sürdürebilir. Evlerinde topladıkları 23 puanın yanına deplasmanda 10-12 puan koyabilselerdi, ligde kalacaklardı belki ama 4 puanla ligin deplasman fakiri olmaları sonlarını getirdi.

Championshipte Newcastle United'ım arkasına West Bromwich'i de takarak evine geri döndü. Haftalar öncesinden belliydi gerçi, premier lige hafif kalan siyaz-beyazlılar, championship'e ağır geldi. Play-ff oynama ihtimali olan 5 takım içerisinde (Not. Forest, Cardiff, Leicester, Blackpool, Swansea) favorim ve premier lige istediğim takım ise Nottingham Forest. Premier Lige çıkarlarsa Newcastle formamın yanına bir de Forest forması eklemeyi düşünüyorum.

21 Nisan 2010 Çarşamba

Uluslararası Kerane Çocuğu Yarışması Birincisi



Zaten Mustafa Denizli'nin çıkardığı kadro, ardından Alex'in golü beni yeterince komaya sokmuştu. Hakem zaten oğlanın önde gideniydi. Ama adamın biri karanlıklar içinden çıkıp geldi ve "en büyük kerane çocuğu benim arkadaş, Hüseyin Göcek kimmiş??!!!" dedi. Ve gelecek haftasonuna kadar gazetelerde Mustafa Denizli'nin mutlak kazanması gereken maçta 9 savunma oyuncusuna Bobo ve Tello'yu ekleyerek sahaya çıkması yerine, evlat olsa sevilmeyecek bu domuz dölünün yaptıkları konuşulacak. Bizim uçan puan veya puanlar kimin umurunda?

12 Nisan 2010 Pazartesi

Eşşolueşşek...



Eğer facebook'ta Egemen'in fotoğrafını tagleyebilseydim, kesinlikle Eşşolueşşek diye taglerdim. Altına da yazardım ki, "lan ipne, lan eşşolueşşek, pipin bize mi kalkıo? Ne istedin şampiyonluk hayallerimizden, 90. dakikada hangi akla sığınarak topu tokatladın? Yan hakem topun tam hizasındayken onun bile görmeyebileceğini nereden bildin?Ligin son maçı da fener karşısında oyuna bu kadar asılacak mısın?Yoksa kontrollü bir oyunla 3-0 mı yenileceksiniz?Saçını sakalını s2m olum senin!!!"

3 kişi bunu beğendi.

Yürüyedur!!!



Ligin 10. haftasında 14.lüğe kadar gerileyince Juve ve Milan'ın ortalarda görünmediği yıllarda İnter'e karşı gösterdiği onurlu direnişle gönülleri kazanan şanlı Roma'nın zirve yılları döneminin sona erdiğini düşünmüştüm. Nasıl düşünmeyeyim ki? Roma 10 maçta 11 puan toplarken İnter 25 puanla liderliği almış, ortalığı silip süpürüyordu. Fakat başkentin Gerçek aslanları son 23 maçta yenilmeyerek cevabı suratıma tokat gibi çarptı. 17 Galibiyet, 6 beraberlik!!! Puan farkı kapandı, kapandı ve nihayet cumartesi gecesi Fiorentina deplasmanında 2 puan daha bırakan İnter, Roma'ya sezon başından beri ilk kez lider olma fırsatı verdi. Roma da bu fırsatı tepmedi ve rakibi Atalanta karşısında maçın ilk yarısında 2-0'ı buldu, maçı da 2-1 kazanarak tribünlere şampiyonluk şarkılarını söyletmeye başladı. Totti 79 dakika sahada kaldı, maçtan önce oynayamayacağını okumuştum, o da kendini zorlayıp oynadıysa ligin geri kalanında takımının yanında olur bacağını eline de alsa. Gelecek hafta ezeli rakip Lazio ile karşılaşıyor Roma. Lazio'nun bu hafta küme düşme hattından bir 3 puan uzaklaşması bir nebze iyi oldu aslında Roma açısından. Ama bu durum Lazio'nun Roma'yı şampiyon yapmama motivasyonunu ne derece etkiler....Bence etkilemez. Roma'nın Lazio'dan sonra kalan maçları sırasıyla, Sampdoria, Parma(d), Cagliari, Chievo(d). Zor ama imkansız değil, yürüyedur Roma...

Karpuzlarla Üzümler...



Geçtiğimiz haftasonu La Liga'nın finali oynandı. Real Madrid evinde konuk ettiği Barcelona karşısında tutunamayarak dize geldi. Barcelona kendisiyle şaka yapılmayacağını gösterdi. Evinde önüne geleni 4'leyip 5'leyen Madrid, ezeli rakibi karşısında varlık gösteremedi. Barcelona topa öyle bir hakim oldu ki, Real Madrid bu sezon ilk kez evinde oynadığı bir maçta topu koşturmak yerine koşturanları izlemek zorunda kaldı.
Ronaldo - Messi karşılaşması olarak da sıklıkla lanse edildiği içindir ki bu maç, 2 çocukçeğiz de gergindi suratlarında görülen ifadeye göre. Fakat Messi Xavi abisinin asistini geri çevirmeyerek Madrid'in tam da topa biraz daha fazla sahip olmaya başladığı dakikalarda hem kendini, hem de takımını öne geçirdi. Bundan sonraki dakikalar Ronaldo için ızdıraptı adeta. Artık takımı da, kendisi de beraberlik golünü atmalıydı. Yoksa konu komşu ne derdi.
İkinci yarıya Barcelona rakip sahada galip durumda olmanın verdiği rahatlıkla her zaman en iyi yaptığı işi yaparak,top çevirerek başladı. Bir anlamda Real Madrid'i kaçınılmaz sona alıştırmaya çalışıyorlardı. Ronaldo'dan umduğunu bulamayan takımın sinirleri bozuldu, top kayıpları arttı, yaratıcı oyuncu sıkıntısı tavan yaptı. Kulübede bunu aşacak kapasitede olan Guti eşofmanları çıkardı, derken Xavi bir arapası da Pedro'nun önüne yuvarladı, 0-2. Sonrası malum. Casillas kendi kendine konuşmaya, Ramos, Garay hakemin gözü önünde Barcalılara tekme tokat girşmeye başladı. Bu arada Messi Casillas'la karşı karşıya kalıp kalıp kaçırıyordu yüzde yüzleri. Bütün bunların arasında Madrid'in can havliyle yüklendiği dakikalarda Guti'nin Van Der Vaart'ın önüne yuvarladığı bir top vardı ki, Xavi'nin asislerinden tek farkı golle sonuçlanmaması oldu. Van Der Vaart topu bizim "El Denyo" olarak da bildiğimiz Valdes'in suratına doğru vurunca tüm Madridliler bu akşam puan falan alamayacaklarını anladılar. Ronaldo da 30 metreden frikiği kaleye vuruyor, sol çaprazdan kaleye kadar indiği pozisyonda gol açısı sıfıra yakınken şut falan atıyor, belki maçı değil ama kendi kafasının içinde Messi ile giriştiği mücadeleyi berabere bitirmeye çalışıyordu. 90 dakika sonunda hem Ronaldo, hem Madrid yenildi. Özellikle sahasında önüne geleni maymun eden Madrid'in 300 milyon euroluk transferlerinin bu sezon Barcelona'dan bırak puan almayı, gol bile atamaması, Barcelona ile diğerleri arasındaki farkı net bir şekilde gösterdi. Karpuzlarla üzümleri karşılaştırmak gibi.İkili averajda da Barcelona'nın üstün olduğunu düşünürsek, 4 puanlık bu fark kapanmaz artık, belki açılır bile. Bakalım Real Madrid rakibinin ligdeki üstünlüğünün yanısıra Barnebau'da Şampiyonlar Ligi kupasını kaldırması durumunda bu sefer nasıl bir transfer politikası izleyecek...Bi tane kiralık katil tutmaları çok daha ucuz yollu olur aslında. Hedef belli, ufak tefek zaten, çok da sorun çıkartabileceğini sanmıyorum. Nerden baksan 250 milyon euro kara geçerler. Maçın özeti altta.


Real Madrid-Barcelona- 0-2 (Video-Maç Özeti)-www.olay53.com
Yükleyen olay53habersitesi. - Basketbol, beyzbol, güreÅ� ve diÄ�er spor videoları.

6 Nisan 2010 Salı

dı şaaaaampiyooooon!!!!

Şampiyonlar Ligi'nde çeyrek final ilk maçlarının ikisi bugün oynanıyor. Günün ilk maçında İnter CSKA'yı deplasmanda da 1-0 yenerek yarı finale yükseldi 7 yıl aradan sonra. Barcelona da şu anda naklen izleyemediğim maçta Arsenal karşısında 3-1 önde. Messi ilk yarı bitmeden hat-trick yapmış. Bendtner cenabeti 18. dakikada takımını öne geçirerek Barcelona'ya kırmızı bayrak sallamış adeta. Arsenal'in Nou Camp'da 3-1'den geri gelmesi çok çok zor artık. Çok isterim Barcelona'nın elendiğini görmek ama, hayallerle yaşamayalım, gerçekçi olalım.
Arkadaş arasında yaptığım sohbetlerde de söylediğim gibi Fransız'ların eşleşmesinde ben Lyon'u favori görüyordum. Lyon bu tür iki ayaklı oyunlarda Bordeaux'dan çok daha tecrübeli ve iş bilen bir yapıya sahip bana göre. Yarın da evlerinde kazandıkları 3-1'lik avantajı koruyarak yarı finalist olacaklarını düşünüyorum. Kupona üst yazacağım ama. Manchester United karşısında Bayern Münih'in biraz arıza çıkartacağını düşünüyorum ama bence turun sahibi İngilizler olacak. Ribery Schalke mkarşısında deplasmandaki galibiyetin mimarlarındandı, kendisinden ne kadar tiksinsem de turun kolay olmamasının en büyük nedeninin kendisi olduğu gerçeğini kabul etmek gerekiyor. Hocam bu arada, bu maç da üst biter ha. Yarınki iki maçı banko üst geçip yanına koyacağım 2 maçla birlikte azap günlerime son vermeyi düşünüyorum. Selçuk eğer iyi bi fikrin varsa söyle onlara oynayalım.