Arabanın Torpidosuna Sokarım!!!!!

Arabanın Torpidosuna Sokarım!!!!!
Murat Özarı: - Eğer var ya bak sana Fikret Engin sana bişey söyliyim, bak bi dakka ya, bi dakka sana bişey söyliyim, o Teoman, sen şimdi burdasın ya, sen benim arkadaşımsın, Fikret Engin, ben senin için ölüme giderim. Fikret Engin: - Eyvallah, ben de giderim abi, tamam. Murat Özarı: - Sen benim kader arkadaşımsın. Teoman Bey, sana benim yanımda öyle vuracak var ya, O Teoman'ı var ya, arabanın torpidosuna sokarım!!!

29 Mart 2010 Pazartesi

'YAPMA VOLKAN' DERBİDE EN ÇOK KONUŞULAN ADAM OLDU...







Fenerbahçe bir ezeli rekabetten daha galip ayrıldı.Peki nasıl oldu bu iş Fenerbahçe çokmu güzel oynadı.Tabiiki hayır...
Öncelikle Fenerbahçe hadini bilerek sahaya yayılarak sakin oynadı, pas yapmaya calıştı.Guiza ya atılan derin toplarla pozisyona girmeye çalıştı.Sonuç olarak 35 metreden atılan bir şut beklenmedik bir anda Fenerbahçe ye 3 puandan fazlasını getirdi(Ezeli rekabette fark açıldı,Galatasaray ın Ali Samiyen de yenilmezliği son buldu ve en önemlisi Florya basıldı).Zaten Florya Fenerbahçe mağlubiyetleri dışında pek basılmıyor.
Galatasaray açısından maç ele alınacak olursa; beklendiği gibi presle başlayamadı ev sahibi ekip.Erken yenilecek bir golden korktu sanırım Frank Rijkaard.Usta ayaklarla nasıl olsa gol bulabileceğini düşündü Hollandalı ama Fenerbahçenin büyüsünü kestiremedi.
Yazımın başındada belirttiğim gibi derbide güzel bir futbol yoktu, beklenmiyordu da zaten.Bence derbide macın adamı milli kaleci Volkan oldu yaptığı iki hareketle.Keita nın 90. dakikada şutunu çıkarması ve 90+3 te poposuyla topu kontrol etmesi akıllara kazınacak iki hareket olduğunu düşünüyorum

28 Mart 2010 Pazar

Beşiktaş Türkiye'nin ilk virüsüdür!!!


Tıpkı babadan oğula geçen, ırsi bir hastalığın virüsü gibi. Doğduğumda geçti bana. Çaresi yok bilimde. Uzatmalar hariç 90'ar dakika süren nöbetleri her hafta uğruyor kendimi bildim bileli. Bu nöbetler sırasında sesim kısılıyor, elim ayağım inciniyor duvarlara tekme yumruk atmaktan. Son nöbeti dün akşam yaşadım. Saat 7'de gelen nöbet 15 dakika durdu, 9'a kadar aman vermedi. Mustafa Denizli ve öğrencileri dün akşam yine milyonlarca zavallıya kabir azabı çektirdi. İlk 45 dakikanın önemli bir bölümünü devre acaba 3-0 mı biter 4-0 mı diye izleyen Beşiktaşlılar, maçın son anlarında Serdar Özkan'a farkı artırıp eziyete son veremediği için küfür ediyordu. Takım halinde sinkaf küfürü de hakettiler, alkışları da. Olan yine bize oldu. Yere yumruk atarken bileğimi incittim, boğazım hala acıyor. Staddakilerin çektiklerini düşünemiyorum bile. Ama 3. golden sonra yaşananlar herşeye değer. Puan farkı 3. 7 eziyet haftası daha var önümüzde. Daha çekeceğimiz var senden BEşiktaş'ım.

La Roooooooooooma!!!!


İnter'in geçen hafta Palermo'ya takılması dün akşamki maçı kader maçı formuna soktu. Roma kazanırsa fark 1'i inecekti, İnter kazanırsa bana nah yetişirsiniz olum mesajı verecek, ligin bundan sonrasını formaliteye çevirecekti. De Rossi ve Toni ile gülen başkentin aslanları, hakemin neredeyse tüm İnter'lilerin ofsayt olmasına rağmen devam ettirdiği pozisyonun akabinde gelen Milito golüne hiiiç takılmadı. İnter 63 puanda kaldı, Roma 62 yaptı. Milan'ı boşverin zaten, şu an 75 puanda bile olsalar farketmez, Uefa'ya zar zor kalırlar.
Haydi çocuklar, şimdi onlar düşünsün!!!! Mourinho bu sezon göd olacak mı acaba? Artık olsun.

21 Mart 2010 Pazar

Avrupa'dan Futbol......



Lider İnter'in dün akşam Serie A'nın en zor deplasmanlarından biri olan Palermo'ya 2 puan bırakması Milan'ın ekmeğine yağ sürdü. Bugün Napoli karşısında kazanan bir Milan, uzun zaman sonra İnter'den liderlik koltuğunu geri alacak. Roma da Udinese'yi Vucinic'in hat-trickiyle 4-2 ile geçerek bu 2 takımı takibini sürdürüyor. Inter 60, bir maçı eksik Milan 58, Roma ise 56 puanda. Roma üstüste beraberliklerle kaybettiği saçmasapan puanlara yenilerini eklemezse ben üzerindeki 2 takımın daha çoook puan kaybedeceklerini de tahmin ederek Totti'den şampiyonluk umuyorum. Özellikle Milan son haftaya 4 puan önde girse bile şampiyonluk verebilecek bir oyun oynuyor, İnter'in ise Şampiyonlar Ligi'nde tur geçince aklı havaya karıştı, lig maçlarına hiç konsantre değiller. Haydi Roma diyoruz.

İspanya'da ise herşey beklenildiği gibi. Barcelona ve Real Madrid önüne geleni kamyon çarpmışa çevirmeye devam ederek ilerliyorlar. Dün akşam Sporting Gijon'u konuk eden Real Madrid, 53. dakikada 1-0 geri düştükten sonra, 1 dakika hakemin verdiği enfes faul sonrasında Ronaldonun kaleciden dönen frikiğini manşetiyle önüne indirip vuran Van Der Vaart ile beraberliği sağladı. Hani Van der Vaart topu kaleye sokamasaydı, hakem abimiz kesinlikle ya penaltı çalacak, çalamazsa da karambolde topa ayağını sokup Madrid'e beraberliği getirecekti. Hakem sayesinde yediği golün etkisinden çabuk çıkan Madrid Xabi ve Higuain ile galibiyete ulaştı ve bu akşam Zaragoza deplasmanında Messi'siz Barcelona'nın pek de olası olmayan puan kaybını beklemeye başladı. Puanlar eşit, averajla Madrid önde. Bu ligi Barnebau'daki kıyamet günü çözecek.

İngiltere'de Arsenal inadını sürdürüyor. 3. sırayı garantileyen genç çocuklar, Chelsea ve Manu'nun yapacağı hatalara göre ligi şampiyon veya ikinci bitirebilir. Derbileri kazanamayarak kendi göbeklerini kesemeyeceklerini gösterdiler bu sezon. Dün akşam Westham karşısında 45. dakikada Vermaelen'in atılmasıyla 10 kişi bitirdikleri maçı 2-0 kazanarak maç fazlasıyla liderliğe yükseldiler.67 puandalar. 66 puanlı Manchester Liverpool ile içerde, 64 puanlı ve bir maçı daha eksik Chelsea Blackburn ile dışarıda oynuyor. Liverpool'u tutacak tüm Arsenalliler bugün.


Almanya'da Leverkusen'in hızı kesildi. 24 hafta yenilgi yüzü görmeyen takım, son 3 haftada 2 kez yenilince 3.lüğe kadar geriledi. Bayern Münih son 13 maçta aldığı 11 galibiyet 2 beraberlikle yakaladığı müthiş rüzgarın Frankfurt deplasmanında dinmesine engel olamadı, 2-1 kaybederek liderliği de riske soktu. 56 puanda kalan Münih'in arkasında sırasını bekleyen Schalke bugün Hamburg'u deplasmanda yenerse liderliğe yükselecek. 3. sıradaki Leverkusen dünkü 3-0'lık Dortmund mağlubiyetiyle 53 puanda kaldı.

Ligue 1, bu sezon diğer liglere göre çok daha eğlenceli ve heyecanlı bir yarışa sahne oluyor. Tam 6 takım şampiyonluk potasında. Önceki sezonlarda Lyon'un son haftalarda yaşadığı kayıplarla rakiplerini umutlandırışını izlerdik. Artık umut dağıtma sırası Bordeaux'da. Bordeaux son 8 haftada aldığı 4 beraberlik ve 2 mağlubiyetle rakiplerin iştahını açtı. Bu mağlubiyetlerden biri de dün akşam evinde Le Mans'ı 2-1 yenerek 55 puan ve maç fazlasıyla liderliğe oturan Auxerre karşısında iç sahada alınınca bu ligin son haftaya kadar süreceği belli oldu bence. Bordeaux 53 puan'da ve bu akşam başka bir şampiyonluk adayı 51 puanlı Lille'yi konuk ediyor. Yine 53 puandaki Montpellier ise VAlenciennes'le oynuyor evinde. Haftanın maçı ise bence 51 puanla 5. sıradaki Lyon'un evinde 50 puanlı ve 6. sıradaki MArsilya'yı konuk edeceği maç. Sezonun ilk yarısındaki maçın 5-5 bittiğini düşünürsek, üst oynarım ben bu maça.

Ayva!!!!


Yıkanmamış ayva yediği için motoru bozan ve Wolfsburg maçına çıkamayan Ernst'ten sonra Sivok da Kasımpaşa maçının son yarım saatinde sahada kalamadı. Sebep aynı....O da yıkanmamış ayva yemiş....Biz hala şampiyonluk diyoruz, 3 puan diyoruz, deplasman diyoruz, iç saha diyoruz, 4-4-2 diyoruz, 3-5-2 diyoruz, gol kısırlığı diyoruz vs vs...Daha futbolcumuza yıkanmış bir ayva bile yediremiyoruz ama. Ya kulubün mutfağında hain bir orspu çocuğu var, ya da bu işlerle uğraşan personel ziyadesiyle salak, fakat her iki durumda da böylesine saçma bir sebeple oyuncu kaybettiğimiz için kulüp olarak amatörün önde gideniyiz. Boşverin gitsin şampiyonluğu falan, önce ayvalar yıkansın...

20 Mart 2010 Cumartesi

"Kaş"ını gözünü.....



Tuttuğum takım beleşe yollayıp parayla geri alırken, ben bu adamın oynadığı maçı izlemek uğruna para verip, bi de izlerken sinirden delirip ayağımı duvara vurup incitirken, bu oğlanın maçtan sonra hangi mankene taksam bu gece acaba diye düşünebildiği için, ve bu oğlan futboldan para kazanabildiği için, U-TA-NI-YO-RUM!!!Yazık ulan bana. Şampiyonluğa oynayan takımın stoperine bak beee, heyt bee!! İlk golde topa uzanmadın bile, 85. dakikada çevrende 360 döndü rakip, yakalayamadın. Ne s2me yararsın sen arkadaş?Sivok'un da midesine sokim ayrıca. Ben Sivok'un yerinde olsam, sahanın ortasına sıçacağımı bilsem, yerime İbrahim Kaş girecek göte gelicez diye kendimi paralar, o maçı bitirirdim. Buna savunma göbeği mi emanet edilir lan?Saçıyla oynamaktan hariç başka bir numarası olmayan adamı alıp da şampiyonluk mücadelesi veren sayın hocama da teşekkürler. Dün Beşiktaş'ın eleğini bu sezonluk duvara astılar beraber.

11 Mart 2010 Perşembe

Şişi boğanın gözüne soktular!!!!


İlk maçı 1-0 kaybeden Real Madrid haftasonu Sevilla karşısında oynadığı oyun sebebiyle taraflı tarafsız herkesin favorisiydi. 3. dakikada Ronaldo ile de öne geçince üstçüler ve 4-6'cılar rahat bir maç izleyeceklerini düşünmeye başlamışlardı.
Fakat benim de bu maça üst verdiğim gerçeği, bir kez daha ağır bastı. Serhan, Emre, Emrah ve Hasan ile bir yandan star tv'de İngiliz pornosu takip ederken diğer yandan da internet üzerinden Madrid maçına bakıyorduk. Real'in golünü göremedik ama ilk yarının geri kalan bölümünde ağır bir Madrid baskısı olduğuna şahit olduk.Higuain'in direkten dönen bir topu, Lloris'in kurtarışları ve Madrid sahasına nadir gelen bir top vardı sahada.İkinci yarı Madrid baskısı devam etti ama Lyon'un oyunu en azından daha önde kabul etmeye çalışma çabası vardı. 75'e kadar 1-0 giden oyun, Pjaniç'le 1-1'e gelince tribünler dondu kaldı. Kimsenin beklemediği bu şok gol Madrid'i komaya soktu. Son 15 dakika doğru düzgün Lyon kalesine yüklenemediler bile. SAğdan soldan gelen isabetsiz ortalar, Ronaldo'nun ayağına dolandırdığı toplar derken süre eriyip gitti. Oyunun Lyon veya Madrid açısından değil ama, benim açımdan kader anları uzatmalardı. Lyon paldır küldür ileri çıkıp kendi sahasını bomboş bırakan Madrid karşısında öyle 2 pozisyon bulup öyle bir kaçırdı ki....En güzel küfürlerim onların olsun. Özellikle Lisandro Lopez'in kaçırdığı ilk pozisyon stilini çok beğenen Hasan Omay'la aramızı açabilir.
Sonuç olarak büyük sürpriz gerçekleşti ve Madrid favori olduğu kupaya 2. turda veda etti. Ha kötü mü oldu? Hayır. Beter olsun ipneler.

10 Mart 2010 Çarşamba

İDDAALIYIZ.COM

Kasımpaşa-Bursaspor:

Kasımpaşa Fenerbahçe yide yendiği dönemlerde göstermiş olduğu üstün performansla beraber topladığı puanlarla bu sezon ligde kalmayı garantilediler gibi.Yılmaz VURAL lı Kasımpaşa nın hemen hemen her maçta gol attığı istatisliklerde gözümüze çarpıyor.

Diyarbakır gazisi Bursaspor cephesinde ise işler yolunda.Bu sezon üç büyükleride yenen Bursaspor bence şampiyonluğu son haftaya kadar kovalayacaktır.Bugunde galıbıyet için gol ve goller bulması olası.

TAHMİN: ÜST


Bordeaux-Auxerre :

Bordeaux haftasonu tarihi gececek bir maç oynadı kendı sahasında.Şampiyonlukta en büyük rakibiydi karşısındaki. 70 dakikayı 10 kişi götirdügü, 60 dakikayıda 9 kişi götürmesi gereken, 2 penaltı kurtardıgı karsılasmada öne gecmesıne ragmen sahadan 1 puanla ayrılmasını bıldı.

Haftasonunda fiziksel ve psikolojik olarak yıpranmıs olan Bordeaux kanımca bu karsılasmadan 3 puan cıkartamayacak.

TAHMİN: 0-2ç

Beşiktaş-Büyükşehir Bld.spor

Beşiktaş Kayseri deplasmanında aldığı 3 puan ve haftasonuda bay dan gelen 3 gol ve 3 puan ile son haftaları firesiz geçti.

Büyükşehir bu sene gerçekten göze hoş gelen bir futbol sergiliyor.Oyun disiplini üç büyüklere ters geliyor.Özellikle deplasman maçlarında edebiyle oynayan bir takım görüntüsü sergiliyorlar.

TAHMİN:0-2ç


M.United-Milan:

ilk macta tur ibresini deplasmanda attıgı 3 golle lehine ceviren M.United bugunku karsılaşmada biraz daha rahat olacak.Milan cephesinde işler biraz daha zor.Tur için gol ve goller bulması gerekecek.

TAHMİN: BANKO ÜST defalarca gol olur: )

R.Madrid-Lyon:

İlk macta 1-0 lık avantajla İspanya ya gidiyor Fransız temsilcisi.Ama ben o kadar avantaj olarak görmüyorum bu skoru.Kanımca Lyon un turu gecmesi sadece gol yemeden atacagı ilk gole baglı.İdaanın verdiği oran gercekten cok komik. Siz degerli iddaasever arkadaşlarm için 1.35 lik üst tercihini öneriyorum.

TAHMİN:ÜST

Kasımpaşa-Bursaspor: üst
Beşiktaş-Büyükşehir Bld.spor:0-2ç
Bordeaux-Auxerre:0-2ç
M.United-Milan:üst
R.Madrid-Milan:üst

4 Mart 2010 Perşembe

Milli Takımda Yeni Dönem



Guus Hiddink'in Ağustos ayından itibaren milli takımımızın başına geçeceği bir yeni döneme giriyoruz. Ağustos ayına kadar olan bu süreçte Dünya Kupasına katılacak takımların hazırlık maçları için takvimde oldukça fazla yer var. Bildiğim kadarıyla milli takım bu periyodu Oğuz Çetin ile geçirecek ve medyadaki söylemlerine bakacak olursak eğer artık ikinci adamlıktan sıkıldığını, takım yönetmek istediğini ve bundan sonraki süreçtede milli takıma tek sorumlu olarak gelmek istediğini ifade ediyor.

Bu ifadelerin altını okuduğumuzda Mehmet Demirkol'unda işaret ettiği gibi, Ağustos ayına kadar olan periyodu mağlubiyetsiz seri galibiyetlerle kapatıp kendini bu takım için alternatif olarak medyanın gözüne sokma niyetinde. Zaten Oğuz Çetin'in Honduras maçı için kurduğu takıma bakarsak eğer etliye sütlüye karışmayan, statükocu, Fatih Terim mirası bir takım ile bu mücadeleye hazırlandığını öne sürebililiriz. Bundan sonraki maçlar içinde kadroda Hiddink gelene kadar pek de önemli dokunuşlar yapamayacağı zaten sıfatından ve yukarda saydığımız nedenlerden belli. Zaten Fatih Terim'de görevde olsaydı bu takımı tıpkı böyle kurardı bir eksik bir fazla, ama aynen böyle...

Öyle önemli bir taktiksel değişim de izleyemeyeceğiz, bunu Oğuz Çetin'den beklemek eşyanın tabiatına aykırı. Bunları yapabilecek bir spor adamı seviyesinden çok uzakta olduğunu düşünüyorum. Bir hoca olarak Oğuz Çetin'in futbol felsefesi nedir, ne tür bir taktiksel anlayışı var? Bilemiyoruz... Ama bunları kendi bünyesinde özümseyip oturtmuş bir antrenör olsaydı çoktan en azından Sakaryasporla bir deneyim yaşamış olması gerekirdi.

Şimdi burdan kamuoyuna soruyorum;

1)Madem milli takım başarısız, hoca görevden ayrıldı, neden yardımcı yerinde neden duruyor? Bu bir ekip işiyse eğer, neden Fatih Terim ile yardımcılarının tümünün Milli Takımla ilişiği kesilmez?

2)Fatih Tekke, İbrahim Toraman, Gökdeniz Karadeniz, Umut Bulut, vb. isimler yine kadroda yoksa bu nasıl bir yeni dönem? Hamam yeni ama tas yine eski malesef. Sebep disiplin vb. konularsa hala, Kazım neden her Milli kadro açıklandığında kendine yer buluyor? Fenerbahçe kamplarında yaramazlık yapıyor, Milli Takım kamplarında uslu mu duruyor?

3)Genç oyuncular kadroya çağrılıyor, ancak doğru dürüst süre verilmiyor hala, aynen Fatih Terim döneminde olduğu gibi. Kaleci Volkan'ı bu form durumuyla yedek kulübesinde oturtmayıp gözdağı veremiyorsan, ne zaman oturtacaksın yanına? Fenerbahçe'de forma için rakibin yok ama kusura bakma Milli Takım'da var diyemiyorsan, Volkan'a da haksızlık yapıyorsun, o formayı form durumuyla hak eden genç çocuklara da....

Bu ve bunun gibi sebeplerden dolayı, ben Oğuz Çetin'e tamamen inancımı yitirmiş bir vatandaş olarak burdan sevgili Türk skor medyasına da soruyorum, Ey skor medyası Şenol Güneş'te olmayan karizma Oğuz Çetin'de mi var da sesiniz çıkmıyor, hiç biriniz konuşmuyorsunuz, hiç Oğuz Çetin'in diksiyonuna dikkat ettiniz mi? Bırakın takım elbiseyi eşofmanın bile Oğuz Çetin'in üstünde iğreti durduğuna dikkat ettiniz mi? Ey Hıncal Uluç nerdesin?

Sonuç olarak çok köklü değişiklikler yapılmadığı sürece eğer Oğuz Çetin ve yanındakilere uyarsa, ilk devre maçları sonunda Hiddink'in görevden ayrılması benim için süpriz değil. Çünkü milli takımın kadro olarak omurgasının sorunlu olduğunu bu sebeplede kadronun istenilen formasyon ve oyun şablonlarını uygulamada başarısız kaldığını düşünüyorum. (Bu teknik analizide bir başka yazıda inceleyeceğim sizler için)Bu da sahada bizi ne yaptığımızı bilmez bir görünüme ve her futbolseverin şikayet ettiği kaos futboluna yönlendiriyor.

2 Mart 2010 Salı

Fenersever - 3, Daniel Amokachi


Gökhan Keskin:

"Beşiktaş’a ilk geldiğinde benim yanıma verdiler. Daha 17 yaşındaydı. “Al bu çocuğa göz kulak ol, at yarışı oynuyormuş” dediler. Aradan iki hafta geçti. Bir baktım, ben, Metin ve Sergen beraber at yarışı kuponu yapıyoruz!"

1 Mart 2010 Pazartesi

Arsenal'in yine ayağı kırık...



Bu haftasonu oynanan Stoke City - Arsenal maçında Arsenal'in gençlerinden Ramsey'in ayağı kırıldı. Arsenal takımı kadar ciddi sakatlıklara kurban giden bir takıma daha rastlamadım. Hele hele bu sezon bu kaçıncı? Ayağı kıran darbeyi vuran Shawcross'un sahadan çıkarken ağlamaya başlaması da yürekleri burkan ayrı bir detay oldu.

Pepsi



Takip ettiğim bloglardan biri olan manilovefootball.com'da izledim. Aklıma yattı, hoşuma da gitti.