Arabanın Torpidosuna Sokarım!!!!!

Arabanın Torpidosuna Sokarım!!!!!
Murat Özarı: - Eğer var ya bak sana Fikret Engin sana bişey söyliyim, bak bi dakka ya, bi dakka sana bişey söyliyim, o Teoman, sen şimdi burdasın ya, sen benim arkadaşımsın, Fikret Engin, ben senin için ölüme giderim. Fikret Engin: - Eyvallah, ben de giderim abi, tamam. Murat Özarı: - Sen benim kader arkadaşımsın. Teoman Bey, sana benim yanımda öyle vuracak var ya, O Teoman'ı var ya, arabanın torpidosuna sokarım!!!

15 Ocak 2012 Pazar

ORDİNARYÜS...

 


        Türk Futbolunun gelmiş geçmiş en iyi futbolcusu, birçok ödülün sahibi Ordinaryüs lakaplı Lefter Küçükandonyadis 87 yaşında hayata gözlerini yumdu. Şükrü Saraçoğlu' da düzenlenen törene Galatasaray'lıların,Beşiktaş'lıların,Trabzon'luların Fenerbahçe'lilerle kol kola gelmesi futbolumuzda son yıllarda görmediğimiz ve bir o kadar özlediğimiz bir davranış olmuştur.Bizlerin izleyemediği ama babalarımızın her fırsatta anlattığı bir insandı o. Futbolundaki başarısını beyefendiliği ile süslemesi yurtdışında bile anılmasına sebeptir belki de... Her fırsatta çubuklu formanın Fenerbahçe için büyük anlam taşıdığını dile getirmiştir büyük insan. Senin usta futbolun sayesinde aile büyüklerimizin Fenerbahçe'li oluşu ve bunu yeni nesilde bizlere taşındığı için sana teşekkür ediyoruz. "ver Lefter'e yazsın deftere" manşetinin mimarıdır. Senin adına hiç olumsuz anı olmadı, rahat uyu ORDİNARYÜS...
- Tüm zamanların en iyi golcüsü seçildi.
- Fenerbahçe marşlarında adı geçen sembol oyuncu
- Kariyeri boyunca 832 gol
- 3 büyük kulüp taraftarı tarafından sevilen bir futbolcu
- 1 yıl İtalya'nın Fiorentina, 1 yıl da Fransa'nın Nice takımında forma giydi.
- 50 kez Milli formayı giyen Lefter, 1954 Dünya kupası turnuvasında 2 gol kaydetti.
- Milli forma ile 21 gol atarak en çok gol atan ünvanını uzun yıllar taşıdı.
- Fenerbahçe forması altında 615 maçta 423 gol kaydetti.
- Süper Lig'te penaltı atan ilk oyuncu oldu.





16 Kasım 2011 Çarşamba

Topa vurucan topa!!


Yeşil sahaların cahil zencisi Balotelli'nin dün akşam oynanan İtalya - Uruguay maçında Muslera'ya gol atamayınca girdiği triplerden biri.

31 Ekim 2011 Pazartesi

Bağırmaya Devam


Dün oynanan Beşiktaş - Sivasspor maçının ikinci yarısında skor 1-1 iken çevresinde boş durumda top bekleyen arkadaşlarına pas atmak yerine yine kendini tatmin etmeye çalışınca topu kaybetti. Kapalı tribünün alt tarafından gelen "bırak şovu da top oyna biraz" tepkisine ise " formayı sana vereyim gel sen oyna" şeklinde karşılık verdi.  O dakikaya kadar maçın en çok top kaybeden ve Beşiktaş'a zararı dokunan futbolcusuydu Portekiz'li yıldızımız. 90+3'e kadar da böyleydi durum. Bu dakikada adam kovalamaktan yorulmuş, tükenmiş rakibini ekarte etti, ayağının dışıyla Holosko'ya golü attırdı. O ana kadar kaptırdığı onca top, çalım sevdası yüzünden ezdiği onca atağa rağmen, tribünlerin tepkisi ise "Quaresma, Quaresma, oley, oley, oley" oldu. Şimdi söyleyin Allahaşkına, bu adam şımarmasın da ben mi şımarayım bu şafaktan sonra? Sanki babasının sahibi olduğu kulüp, şımarık oğlu eğlensin diye yanına 10 adam daha koyup sahaya sürülmüş bir takım gibi Beşiktaş. Yarın öbür gün tepemize sıçmaya kalkarsa ben şaşırmayacağım. Adamı tanrı yaptık yahu, boru mu?

23 Ekim 2011 Pazar

CCC Varas CCC

Ben bu takımdan boşuna nefret etmiyorum arkadaş!! Barcelona'nın en sevilenlerinden İniesta bile topa yetişemeyeceğini anlayıp penaltı almaya çalışıyor, hakem zaten "birine bişey olsa da düdüğe asılsam"ın peşinde olduğundan cart die çalıyor penaltıyı. Ama Varas "kusura bakmayın abiler ben gol yemiyorum bu maç" dercesine Messi'nin penaltısını da çıkarıyor ve yaptığı 6 mutlak kurtarışın yanına ekliyor. Gol atamadıkça sinirlenen Barcelona'lıların sert oynamak yerine rakibin psikolojisine oynama huyu da kendilerinden iğrenmek için başlı başına bir neden aslında. İspanya'ya transferi sonrası tam bir kahpeye evrilen Fabregas'ı da Kanoute keşke ciddi ciddi yumruklasaydı lan...

22 Ekim 2011 Cumartesi

Kornerden nasıl gol yenir - 101


Beşiktaş ölüp ölüp dirildiği Kiev deplasmanında büyük oranda şansının yardımıyla normal süre içerisinde skoru 0-0'da tutmayı başarmış. Verilen 3 dakika uzatmanın üzerinden 20 saniye kadar geçmiş ama hakem oyunu devam ettiriyor ve rakibiyle ikili mücadeleye giren Simao'nun müdahalesiyle top kornere çıkıyor. Korner savuşturulursa maç bitecek ve Beşiktaş rezil rüsva oynadığı bu deplasmandan 1 puanla İstanbul'a dönerek Kiev'e karşı avantaj sağlamış olacak. Fakat rakip korneri kullanırken Beşiktaş savunmasının hali işte yukarıdaki gibi. Ceza sahası içi ve çevresinde toplam 6 Kievli oyuncu bulunuyor. Beşiktaş ise bütün hatlarıyla ceza sahası içinde. Cenk kalede, İsmail ön direkte. Buraya kadar tamam. Onlar haricindeki 9 kişinin ne yapmaya çalıştığı hakkında en ufak bir fikri olan var mı? Altıpas çizgisi çevresinde yanyana dizilmiş 6 tane oyuncu penaltı noktasına indirilecek bir korneri karşılamada ne kadar faydalı olabilir? Olamaz. Olamadı da. Allah Beşiktaş'ı koruyabileceği kadar korudu Kiev'de. Kıça başa çarpan toplar, direkler vs vs... Fakat Beşiktaş ayağına kadar gelen puan şansını yine kendi şuursuzluğu yüzünden iterek kendisini sevenleri kanser etti. Maçın sonunda Carvalhal'in şansı sayesinde farktan kurtulan takımının oyunundan memnun olduğunu söylemesi de, hocamızın kendisini hala Portimonense, Rio Ave, Maritimo gibi bir takımda sandığını anlamamıza yardımcı oldu. Avrupa seviyesine göre ortalama bir takım olan Dinamo Kiev'in perşembe gecesi Beşiktaş sayesinde Manchester United gibi görünmesi Carvalhal'i pek rahatsız etmemiş anlaşılan. Edu ile içinde bulundukları duygusal ilişkinin ise yakında açığa çıkacağını düşünüyorum çünkü, kontra oynayıp 1 puana yatacağını bile bile 29 kişilik oyuncu kadrosundaki en hantal, en ciğersiz en en en en en.... olan futbolcu (!) ile oyuna başlamak duygusal bir ilişkinin meyvesidir bence.

20 Ekim 2011 Perşembe

Xavi


Xavi'nin rol aldığı viral reklam

13 Ekim 2011 Perşembe

35. Saniye Kasabı



Dünya Kupası elemelerinde İran, Bahreyn'i konuk ederken, 2 takım da 4 puana sahipti. Konuk takım Bahreyn, zorlu İran deplasmanından alacağı beraberliğe amin diyecekti. 4-5-1 dizilişi ile karşılaşmaya başlamaları da zaten 1 puanın yeterliliğine dair inançlarını simgeliyordu. Maç başladı, hemen 35. saniyede oyun sistemleri 3-5-1 olarak değişti. Maçın sonunda 1 puan yerine elde ettikleri şey ise 6-0'lık bir yenilgiydi. Bahreyn'in genç stoperi Rashed Ebr Alhooti ise ulusal müsabakaların en hızlı kırmızı kartını görerek adını tarihe yazdırdı, ama kendisiyle gurur duyduğunu sanmıyorum.

11 Ekim 2011 Salı

Nostaljik Vesikalıklar - 2

Steven Gerrard, Everton formasıyla.

Suyunu Çıkarmanın fotoğrafı


Almanya maçı sonrası Podolski'nin Emek Ege'ye verdiği ayarın üzerine Almanların halen bizim için oynayacağını düşünmek ne kadar da ütopik.Adamlar 10'da 10'un peşinde, kendi rekorları için mücadele ediyorlar, ama Fanatik affetmez, böyle giydirir adama. Gördün mü Mesut efendi, Ay-yıldızdan kaçış yok !!

8 Ekim 2011 Cumartesi

Adamsın


"Ben de kendimi eleştiriyorum. Ancak bu sonuçta kolektif bir şeydir. Diğer arkadaşların eksiklerini kapatmaya çalışıyoruz, onlar da benimkini. Böyle yaparsak başarılı olabiliriz. Salı günü 3 puan almamız gerekiyor. Almanlar'ın devamlılıkları umudumuz oldu. Beraberlikleri de olur. Kendimize bakacağız ve 3 puanımızı alırsak, başarı olacaktır. Hiç kimse alınmasın. Sonuçta milli takımın, camiamızın iyiliğini istediğimiz için bazı şeyleri söylüyoruz, konuşuyoruz, eleştiriyoruz. Bizim de hatalarımız olabilir. Düşünceleri paylaşarak başarıya ulaşılabiliriz. Ben 6 ay sonra bir maça çıkıyorum. Siz bende bir değişiklik fark edebildiniz mi? Herkesin kendine iyi bakması, çalışması lazım."
Hamit Altıntop, 3-1 kaybedilen Almanya maçından sonra bunları konuştu kabaca. Bunca yıldır böyle dobra maç eleştirisine rastlamamıştım, hele bir futbolcu tarafından yapılanına. Kendisi sakatken bile yükleme çalışmaları yaparken, sezon içinde yan gelip yatanları görünce kudurmuş belli ki. Rıdvan maç esnasında dedi ya, "kimse kusura bakmasın ama, şu milli takımdan Alman takımına sokabileceğin 2, bilemedin 3 kişi var" diye, yetenek, teknik kapasite olarak belki daha fazlasını sokabiliriz bu gruba ama, mental açıdan sırıtmayacak bir tane adam var, o da Hamit. Adam gerek düşündükleriyle, gerek bakış açısıyla, gerekse uygulamasıyla diğerlerinden çok çok farklı. Boşuna Real Madrid forması giymiyor demek. Herkesin beynine beynine verdi Azerbaycan maçı öncesi. Hoş, yine Almanya kesecek göbeğimizi ama, belki bir uyanış, bir farkında oluş yaratır bu çıkışı takıma.

6 Ekim 2011 Perşembe

Sıra Fransa'da


Lyon başkanı Aulas, PSG-Lyon maçından sonra:

“Lugano futbolcu değil. Futbolun dışında her şeyi yapıyor. Sahada adam öldürmeye çalışan bir katil gibi. Futbolcumuz Gomis, maç sonunda yediği darbeler ve sırtındaki tırnak izleri yüzünden oldukça sinirliydi. Arkadaşlarına bile sevgilisi tarafından bu kadar tırmalanmadığını söylemiş”

2 Ekim 2011 Pazar

Ajax'ın Dramı


Başlıkta bahsettiğim Ajax, Hollanda efsanesi Ajax Amsterdam değil, Estonya'da bir efsane haline gelmek üzere olan Ajax Lasnamae. 1993 yılında kurulan sarı-lacivertli ekip, içinde bulunduğumuz sezon Estonya 1. Ligi olan Meistriliiga'da mücadele etmekte. Ya da edememekte. Oynadıkları 32 lig maçında 4 beraberlik, 28 mağlubiyet alarak bu maçlarda tam 157, evet tam 157 gol yiyen Ajax Lasnamae, 3 gol daha yeseydi maç başına 5 gol ortalaması tuturmuş olacaktı. Geçen sezon 36 maçta yediği 38 golle ikinci ligin en az gol yiyen ikinci takımı olarak ligi 3. bitiren, üzerindeki diğer iki takımın 1. ligdeki Levadia Tallin ve Flora Tallin'in B takımları olması sebebiyle bir üst lige terfi eden Ajax Lasnamae, başına gelecekleri bilse, yeterli takviyeleri yapmadan lig yükselmeyi istemezdi kesinlikle. Bu sezon 1 kez 14, 1 kez 13, 1 kez de 12 gollü yenilgiler alan takımın yemeyi en çok sevdiği gol sayısı ise 7 kez ile 3. 6 kez de 7 gollü yenilgiyle sahadan ayrılmışlar. Aldıkları 4 puanın 3'ünü aynı takımla oynadıkları 3 maçtan çıkarmışlar, sıralamada bir üstlerinde bulunan FC Kuressaare. Kuressaare aynı zamanda ligde kaydettikleri 8 golün 6'sını attıkları takım konumunda. Lig ikincisi Trans Narva bu sezon şimdiye kadar attığı 103 golün 40'ını (oha!!)  7-0, 7-0, 12-0 14-0'lık skorlarla Ajax'a karşı kaydetti. Sezonun bitimine 4 maç var. Lasnamae'lilerin tek derdi şu kabusu bir an önce bitirip ikinci lige, gol atıp galibiyet alabildikleri yere geri dönmek. Bundan sonra takibimde olackalar, kalbim onlarla.

Ohannesburgerking

Eren Derdiyok'un Wolfsburg'a attığı acayip gol. Afferin lan.

26 Eylül 2011 Pazartesi

Anger Management



Etoo takımının Dinamo Moskova deplasmanında oynadığı RusyaKupası maçında 116. dakikada çok net bir pozisyonu kaçırdı. Bu pozisyonun hemen sonrasında yere düşen Etoo, Moskova'nın Arjantin'lisi Leandro Fernandes'in kendisine eğilip söylediklerinden sonra birden yerden kalkıp rakibinin boğazını sıkmaya başladı. Hakemin gelip Etoo'yu sarı kartla soğutmasından ve olayın tv'deki birkaç tekrarından sonra gördük ki, Etoo rakibiyle sarmaş dolaş ve özürlerini bildiriyor. Ben Fernandes'in ya ırkçı sözler söylediği ya da aldığı parayı bahane ederek Etoo'ya saldırdığını düşünmüştüm ama meselenin "nasıl kaçırdın la bunu ahahaha" dan ibaret olduğu ortaya çıktı.

23 Eylül 2011 Cuma

Sıvadı ve Gitti


Gasperini'nin İnter günleri 3 ay sürdü. 5 sezondur Genoa'da başarılı sezonlar oynayan Haziran ayında İnter'in başına geçtikten sonra Genoa'da başarılı olduğu 3 stoperli şablonu yeni takımında da uygulamak isteyen İtalyan hoca, sezona Süper Kupa'daki 2-1'lik Milan mağlubiyeti ile başlayarak ilk fireyi verdi. Serie A'nın ilk maçında Palermo deplasmanında yenen 4 gol ise, 7 yıldır ligde hiçbir takımdan yenmemişti. Bunları Şampiyonlar Ligi'nde, üstelik, Giuseppe Meazza'da alınan 1-0'lık Trabzonspor yenilgisi izleyince Gasperini kaçınılmaz son ile burun buruna geldi. Evinde oynadığı Roma'yı da yenemeyen Gasperini ligin yeni takımı Novara'dan da 3 yedi ve tekmeyi yedi. Gasperini dönemindeki İnter'i 3 maçta izledim ve Mourinho öncesi İnter'indeki verimsiz ve kısır futbola olan benzerlik hemen dikkatimi çekti. İnter gibi takımın başında deneme yanılma yöntemi kullanma gibi bir lüksünüz yok. Hele hele yaşları toplamı 100'ü geçen 3 savunmacı ile (Zanetti, Samuel, Lucio) 3-4-3 oynamak bu kadar zorken.  Yeni hoca Ranieri ise eski sisteme dönerek oynayacak, klasik ve macera aramayan yapısını takıma da benimsetecektir. Bu sezon İnter maçlarından çok gol beklememek lazım sanki.

22 Eylül 2011 Perşembe

2-1'le şampiyonuz



Müge Anlı'dan konuşurken, bi bakmışsın, maç kaçıvermiiiiş...

20 Eylül 2011 Salı

Kafa Güzel


Beşiktaş oynadığı son 2 resmi maçta bulduğu 8 golün 6'sını kafayla kaydederek sevenlerini şaşırttı. Yıllarca ezeli rakiplerinin Hagi'nin, Alex'in kestiği ortalarla bulduğu onlarca kafa golünü boynu bükük izleyen Beşiktaş taraftarı, Maccabi Haifa ve Ankaragücü maçlarında Almeida, Mehmet Aurelio, Egemen, Sidnei (2), ve Mustafa Pektemek'in kafa golleriyle adeta şoka girdi. Bu sezon takımdan bolca kafa golü izleyeceğe benziyoruz. Eh, oyun anlayışımız "Quaresma'ya ver, o markajdaysa Simao'ya ver, sıfıra inip orta yapsınlar, biri vurur da gol olursa kazanırız"dan öteye geçmediği için göbekten pek gol bulamayışımız çok da sürpriz olmaz aslında.

Not: Evet, Quaresma'nın bencilliğine inanılmaz kılım.
Not 2: Bu arada Bobo'nun hatırı sayılır hava hakimiyetini unuttuğum sanılmasın, ama Deli İbo kestiği ortaların hepsini çocuğun beline hizaladığı için yeteri kadar kafa golü izleyememiştik Bobo'dan da.

Kendimi tebrik ederim


Yusuf Şimşek, takımı Turgutluspor'la çıktığı Diyarbakırspor deplasmanında kendisini oyuna sokarak 1 puanı kurtardı. Henüz 2. dakikada öne geçen Turgutluspor, 15. dakikada beraberlik golünü, 60. dakikada ise ikinci golü yiyince, teknik direktör sıfatıyla kulübede oturan Yusuf, "bi boku beceremediniz lan, illa beni uğraştıracaksınız!!" diyerek kendisini oyuna soktu ve 75. dakikada skoru 2-2'ye getiren golü kaydederek takımına 1 puanı getirdi. Maç sonunda mikrofonlara konuşan Yusuf, "60. dakikadan sonra oyuna soktuğum ve beraberlik golünü atan BEN'i kutluyorum" dedi.

15 Eylül 2011 Perşembe

37 yıl ve 289 gün


Evet 37 yıl ve 289 gün...Ülkemizde bu kadar yaşamış neredeyse tüm futbolcular götü göbeği birbirine bağlayıp televizyonlarda ona buna sallayarak hayatlarını idame ettiriyorlar. Ryan Giggs ise Şampiyonlar Ligi'nde oynanan Benfica deplasmanında takımına 1 puanı getiren golü atıyor ve zaten kendisinin olan Şampiyonlar Ligi'nin en yaşlı golcüsü ünvanını geliştiriyor. Geçtiğimiz sezon Inter kaptanı Javier Zanetti'nin Tottenham'a gol atarak elde ettiği bu ünvanı yine geçtiğimiz sezonun yarı final maçında Schalke'ye attığı golle Arjantin'linin elinden alan Giggs 37 yıl, 148 günlük rekorunu dün akşam 141 gün daha geliştirdi. Adam oynuyor efendim, durduramıyoruz.

Kaledeki Efsane


Ronaldo'nun kendi güzelliği ve zenginliği ile ilgili açıklamasıyla renklenen Dinamo Zagreb karşılaşmasının Casillas için ayrı bir anlamı vardı. Real Madrid formasıyla 577. resmi maçına çıkan Casillas, Jose Antonio Camacho'yu yakalayarak kulüp tarihinden en çok forma giyen 6. futbolcu oldu. 1998-1999 yılında Alman kaleci Bodo Illgner'den kaleyi alan Casillas, birinci kaleci olma özelliğini sadece 2001-2002 yılında yaşadığı formsuz dönem esnasında Cesar'a kaybetti. Bayer Leverkusen ile oynanan ve 2-1 kazanılan finalde Cesar'ın sakatlığı sonrası son 25 dakika oyuna giren ve yaptığı kurtarışlarla kupayı getiren Casillas kaleyi bir daha bırakmadı. 30 yaşındaki Casillas'ın 741 maçla birinci sırada bulunan Raul'u geride bırakabilmesi için 165 resmi maç daha gerekiyor. Real Madrid'in yılda 50 civarı resmi maç oynadığını düşünürsek bunların en az 45'inde kaleye geçecek bir Casillas'ın 3buçuk sezon sonra Raul'u geride bırakabileceğini söyleyebiliriz.

Raul 741
Sanchis 710
Santillana 643
Gento 605
Hierro 601
Casillas 577
Camacho 577
Pirri 561
Michel 559
Guti 542

Bi yüzünü yıka da kendine gel..


"Beni ıslıklıyorlar çünkü güzelim, zenginim ve büyük bir futbolcuyum, kıskanılıyorum."

Cristiano Ronaldo, dün akşam Hırvastistan'da oynadıkları Dinamo Zagreb maçından sonra.

Tarih & Tekerrür


Trabzonspor'un efsanevi 1-0'lık İnter galibiyetinin 28. yıldönümünde Şampiyonlar Ligi ilk maçında yine İnter ile karşılaşması belki de olacakların işaretiydi. 14 Eylül'ü İnter için hatırlanmak istenmeyen günler arasına almak elindeydi Trabzonspor'un. Şenol Güneş tribünde Burak ve Adrian kırmzı kart cezalısı olduklarından sahada değilllerdi, dolayısıyla İnter mutlak favori başlıyacaktı oyuna. İnter sahasında kağıt üstünde grubun en zayıf takımına üstünlüğünü kabul ettirebilmek ve skoru erkenden çözebilmek baskılı başlamak istedi, sadece istedi ama, yapamadı. Trabzonspor sahadaki yerleşimini öyle iyi ayarladı ki, topa daha çok sahip olan İnter tehlike oluşturacak şut imkanı bulmakta zorlandı. Nagatomo ve Maicon'un bindirmeleri Celutska ve Cech'in yerinde kademeleriyle eridi gitti. Topu yükselttiklerinde ise karşılarında Glowacki, Giray ve Tolga vardı. Zokora'nın ön alanda yaptığı bitmek bilmeyen baskı İnter'in kalbi Sneijjder'in Zarate ve Pazzini'yi besleyememesine yol açtı. Burak'sız Trabzonspor'un da hücum gücünün törpülendiği açıkça ortadaydı. Halil, Alanzinho ve Henrique birbirlerine dönük ve dikine oynama fırsatı bulamadılar. Ama Colman'ın geçen sezon neredeyse hiç görülmemiş istekli ve diri oyunu pozisyon getiremese de, topu rakip alanda tutmak istedikleri zamanda bordo-mavililere epeyce metre kazandırdı. Trabzonspor'un İnter'in üstünlüğünü kabul edip 3 net pozisyon birden verdiği 30. dakika dışında (ki Tolga 3 pozisyonda da son derece başarılıydı), İnter ilk yarıda istediklerinin hiçbirini yapamadı. İkinci yarı da hemen hemen aynı karakterle başladı. Gol atmak için sabırsızlanan ama sabırsızlığı kadar üretkenliği olmayan İnter atakları Zokora ve Colman'a çarparak eridi. Trabzonspor tam da oynaması gerektiği gibi oynuyordu. Buradan çıkarılacak 1 puan bile önümzdeki maçlar için moral ve avantaj demekti ne de olsa. İnter'in savunma bloğunu yavaş yavaş öne çıkarması Trabonzspor'un gol için iştahını kabarttı ama yapılan basit top kayıpları yaratılabilecek pozisyonları başlamadan bitirirken, Pazzini ve Milito'ya geçit vermeyen Tolga takımını oyunda tutuyordu. 76. dakikada kazanılan kornerde Halil maç boyunca yaptığı tek müspet hareketi yaparak topu yarım voleyle kaleye yolluyor, üst direkten dönen ve sol çapraza açılan topu ise Celutska, Lucio ve Cambiasso'nun arasından Cesar'ın tersine, yerden arka direğe yollayarak  Trabzonspor'u öne geçiriyordu. Messi'nin, Ronaldo'nun attığı gollerde götü yırtılana kadar bağıran İlker Yasin'in o sesi ve coşkusu neresine kaçmıştı bilmiyorum ama Trabzonspor öndeydi artık. Kalan 15 dakikada yine müthiş koordineli ve dikkatli bir savunma bloğu vardı İnter'in önünde. Herkes canla başla kaleyi savunuyor ve yardımlaşıyordu, kazanılan toplar etkili ve sakin kulanılsa 2. gol bile gelebilirdi. Zokora baktı takım heyecandan ileri çıkamıyor, topa basa basa, çevire çevire oyunu bitirdi. Trabzonspor Şampiyonlar Ligi'nde oynadığı ilk maçta İnter'i yenerek grup liderliğine otururken, 900bin euro maliyetle Sparta Prag'dan alınan Celutska, attığı galibiyet golüyle bonservisini çıkarıyordu. Ha bir de "bu İnter'i biz de yenerdik" diyen hazımsız Fener'li arkadaşlarımız vardı ki, onlara söylemek istediğim, "lütfen mikrofona konuşun".

13 Eylül 2011 Salı