Arabanın Torpidosuna Sokarım!!!!!

Arabanın Torpidosuna Sokarım!!!!!
Murat Özarı: - Eğer var ya bak sana Fikret Engin sana bişey söyliyim, bak bi dakka ya, bi dakka sana bişey söyliyim, o Teoman, sen şimdi burdasın ya, sen benim arkadaşımsın, Fikret Engin, ben senin için ölüme giderim. Fikret Engin: - Eyvallah, ben de giderim abi, tamam. Murat Özarı: - Sen benim kader arkadaşımsın. Teoman Bey, sana benim yanımda öyle vuracak var ya, O Teoman'ı var ya, arabanın torpidosuna sokarım!!!

31 Mayıs 2011 Salı

Avrupa Ligleri'nde bu sezon - Bundesliga


Bundesliga'nın Bayern Münih'in şampiyon olmadığı sezonları sürprizle sonuçlanmış sayılıyor hepimizin bildiği gibi. Son 5 sezonda tam 3 kez sürpriz yaşandı ve sırasıyla Stuttgart, Wolfsburg ve bu sezon da Dortmund, Bayern Münih'i mağlup edenler arasına girdi. Tıpkı La Liga'da olduğu gibi Bundesliga'nın da şampiyonluk düğümü çok sıkı değildi fakat, küme düşmeme mücadelesi son haftaya kadar sürdü. Şimdi de Bundesliga'yı didikleyelim bir ince.
Yılın takımı: Tartışmasız Borussia Dortmund. Jürgen Klopp yönetiminde her sezon bir öncekinin üstüne koyarak yukarıya doğru yürümeye başlayan sarı-siyahlı ekip, muhteşem taraftarının da sezon boyu hiç eksilmeyen desteğiyle şampiyonluğa rahat ulaştı. Ligin son 7-8 haftasına kadar en yakın rakiplerinden çift haneli puanlarla önde olan Dortmund, avantajının verdiği rehavetle kayıplar yaşamasına rağmen en yakın rakibi Leverkusen'e 7 puan fark atarak 2001-2002'den sonra ilk kez şampiyon oldu. İlginçtir, Dortmund 2002'deki son şampiyonluğunda da Leverkusen ve Bayern Münih'le çekişmiş, bu 2 takım ligi tıpkı o sezon olduğu gibi ikinci ve üçüncü tamamlamıştı. Yaş ortalaması 23 olan bir savunma kurgusuyla oynayan, yine bu gençlerin yanına Kagawa, Nuri, Grosskreutz, Lewandowski, Bender, Götze gibi atak oyunu seven genç yetenekleri monte ederek 90 dakika boyunca mücadele edip hücuma çıkabilecek bir ekip kuran Jürgen Klopp, Barrios gibi altın çağını yaşayan bir golcünün ve Weidenfeller gibi çok tecrübeli bir kalecinin de katkılarıyla ortaya diğer 17 takımdan çok farklı bir Borussia Dortmund gerçeğini ortaya koydu. Bu sezon gösterdiği performansla Mourinho'nun dikkatini çeken ve 10 milyon euro karşılığı Madrid'e transfer olan Nuri Şahin ise Klopp'un haklı gururunun başka bir kanıtı.
Yılın Hayal Kırıklığı Yaratanları: Yazının başında da değindiğimiz gibi, Bayern Münih, onca parasına puluna, transfer bütçesine, yıldızlarına rağmen şampiyon olamayınca direkt olarak hayal kırıklığı yaşatmış sayılıyor.  Özellikle bu sezon şampiyonluk yarışından çok erken koparak beklentileri karşılamanın çok altında kalan Bavyera ekibi, ligi şampiyonun 10 puan arkasında bitirdi. Takım iç sahada gösterdiği başarılı performansı deplasmanlarda sergileyemeyince burada kaybettiği 27 puanla bir anlamda yarışa havlu atmış oldu. Bitime 5 hafta kala Louis Van Gaal'le de yollarını ayıran Bayern yönetimi bir anlamda başarısızlığın faturasını da hocaya kesti. Sezonu kupasız kapatan Bayernlilere tek teselli ise Mario Gomez'in 28 golle krallığı kazanmasıydı.
Sezona Raul, Huntelaar ve Jurado gibi flaş transferlerle girerek şampiyonluğu hedeflediğini gösteren Schalke, belki Şampiyonlar Ligi'nde yarı final oynayarak taraftarına bir rüyayı yaşattı ama, ligde gösterdiği performansla da düşme hattının hemen üzerinde yer bularak hayal kırıklığı yaşadı. Almanya Kupası ise onların tesellisi oldu. İlk yarıyı 7. sırada tamamlayan Frankfurt da ikinci yarı sergilediği berbat performansla küme düşerek kendisini sevenlere azap çektirdi. Ligin yakın tarihinin şampiyonları Wolfsburg, Stuttgart ve Werder Bremen de düşme hattının çok yakınlarında ligi bitererek taraftarlarına korku dolu haftalar yaşattılar.
Ligin En İyi Çıkışını Yapanları: Uzun zamandır ligin orta sıra takımları arasında olan Hannover 96, geçen sezon son anda kaldığı ligde kalıcı olmak hedefiyle sezona başladı. İç sahada çok iyi bir performans gösteren Hannover, son haftalara kadar üçüncü Şampiyonlar Ligi bileti için Bayern Münih'le çekişti ama tecrübe daha ağır bastı ve Bayern Münih bileti kaptı. Fakat bu yenilgi tabi ki Hannover'in çok iyi bir sezon geçirdiği gerçeğini gölgeleyemez. Mirko Slomka'nın öğrencileri gelecek sezon Almanya'yı Avrupa Ligi'nde temsil eden takımlardan biri olma hakkını kazanarak sezon başı kendilerine şans vermeyen otoriteleri yanılttı. Ya Konan ve Abdullaoue gibi golcüleriyle Bundesligayı sallayan Hannover kadrosunu koruyabilirse bu sezonki çıkışını sürdürebilir.

Scholes da gitti....

 

"Çok konuşan biri değilim ancak futbol oynamak her zaman çok istediğim birşeydi. Bunu açıkça söyleyebilirim. Manchester United'da uzun ve başarılı bir kariyer geçirmenin gerçek gururunu yaşıyorum. Bu kararı almak kolay olmadı ancak artık bırakmak için doğru zamanın geldiğini hissediyorum. 19. ve rekor şampiyonluğu elde eden takımın parçası olmak büyük bir ayrıcalıktı."

Efsane dediğin böyle oluyor işte. Kazanılacak ne varsa kazanmış bir futbolcunun gurur dolu vedası, Paul Scholes'da vücut buldu.  Manchester United formasıyla toplam 676 resmi maç, 150 gol.... 10 Premier Lig, 3 FA Cup, 2 İngiltere Lig Kupası, 2 Şampiyonlar Ligi ve 2 Dünya Kulüpler şampiyonluğu.... Milli takımda 66 maç, 14 gol...

30 Mayıs 2011 Pazartesi

Kadersizler...


2003-2004 sezonu Deportivo ve Monaco, için gayet iyi sayılabilecek bir sezon sayılabilirdi. Bu 2 takım liglerini üçüncü tamamlarken, Şampiyonlar Ligi yarı finali ve finalinde Porto tarafından safdışı bırakılana kadar Avrupa'yı çalkalayan sonuçlara imza atmışlardı. O sezon Şampiyonlar Ligi tarihinin en gollü maçını oynayan Monaco ve Deportivo takımları önce gediklisi oldukları Şampiyonlar Ligi yarışından uzaklaştılar, sonra ligdeki üst sıra iddialarını kaybettiler. Birkaç sezondur  verdikleri "Allah'a emanet gidiyoruz" görüntüsü, bu sezon yaşanacakların bir habercisiydi adeta. 2003-2004'te liglerini 3. bitiren ve Avrupa'da Şampiyon Porto'ya elenerek Avrupa'ya veda eden bu iki takımın kaderi 2010-2011 sezonunda da kesişti. Ligin son maçında kendi sahası II. Louis Stadı'nda konuk edeceği lig üçüncüsü Lyon karşısında alacağı bir galibiyetle lige kalabilecek olan Monaco bu sezon çektiği gol kısırlığına bu maçta da mahkum oldu ve 2-0 kaybederek ligi Nice'in ardında 18. bitirerek küme düştü. İspanya liginin son hafta maçında Riazor'da lig üçüncüsü iddiasız Valencia'yı konuk eden Deportivo da, aynı Monaco gibi alabileceği 3 puanın onu ligde tutabileceğinin bilincindeydi fakat, aldıkları 2-0'lık mağlubiyet onları 18. basamakta bırakarak Monaco'yla aynı kaderi paylaşmalarına sebep oldu. Uzun zamandır liglerinin en zevksiz maçlarını oynayan ve gol yollarında çok kısır kalan bu 2 takım, ligde ve Avrupa'daki başarılı geçmişlerine adeta ihanet ederek bir savunma takımı modeli oturtmuşlardı. Bence küme düşmeleri yıllardır içinde bulundukları duraklama devrinin sonu olacak ve Deportivo ile Monaco uzak kalacakları 1. lig mücadelesinin değerini çabuk anlayıp daha güçlü olarak geri dönecekler.Onlar dönene kadar, biz şu 8-3'lük maçı hatırlayalım.

28 Mayıs 2011 Cumartesi

3 Büyüklerde Transfer


Ligler tatile girer girmez kulüpler gözlerine kestirdikleri futbolculara aç kurtlar gibi saldırmaya başladı. Öyle ki, transferleri Avrupa Kupaları'na lisans yetiştiremeyecek kadar geç yapmayı bir gelenek haline getirmiş olan 3 büyük Türk takımı bile daha lig bitmeden anlaştıkları futbolculara sezon sonunda imza attırmaya başladı. Daha Mayıs ayı sona ermeden çok önemli denebilecek transferler gerçekleşti. Beşiktaş kadrosunu Trabzonspor'dan Egemen, Rapid Wien'den Veli ve Tanju, Leverkusen'den Burak ve Gençlerbirliği'nden Mustafa ile güçlendirirken, Fenerbahçe Karabükspor'dan Emenike ve Gençlerbirliği'nden Orhan Şam'la transferi açtı, Kayserispor'la da Serdar Kesimal için anlaşmaya vardı fakat, Serdar henüz ikna edilemedi. Galatasaray, Ünal Aysal'la birlikte önce Bolton'dan Elmander'i getirdi, ardından Fenerbahçe'nin elinden Selçuk İnan'ı kaparak belki de en ses getirecek transferi yaptı. 3 Büyüklerdeki transfer hareketlerine inceden bir bakış atalım.

Son birkaç sezondur Türkiye'de transferin en acayip ismi Beşiktaş, bu sezon da ilginç bir politika izliyor. Halihazırda kadrosunda bulunan 13 yabancı sebebiyle yerli transferlere yönelen Beşiktaş, bu sefer de Avrupa'daki gurbetçilerimizi toplamaya başladı. Elde yeterince sağ açık varken Rapid'li Veli'nin transfer edilmesi bana göre gereksiz bir hareket. Simao, Quaresma varken, hatta arkalarında Hilbert otururken sıra gelecek mi kendisine acaba...  Bek pozisyonunda sıkıntı yaşayan kadronun yine Rapid'den Tanju ile takviye edilmesi ise olumlu. İki ayağını da kullanabilen, dolayısıyla da savunmanın değişik bölgelerinde görev alabilen  Tanju'yu bence en çok bir futbolcuyu maç içerisinde 6 değişik mevkide kullanmayı seven değerli futbol yorumcumuz Mustafa Denizli sevecek. Bobo ya da Almeida'dan herhangi birini gönderip yabancı sayısını düşürme amaçlı Mustafa Pektemek transferi de bana göre uygun ama pahalı (Ali kuçik+ 4 milyon euro) bir hamle. Bir sezon oynayıp 4 milyon euroluk piyasa yapan Pektemek'i gördükten sonra Ali Kuçik'ten neden bu kadar çabuk vazgeçildiğini düşünüyor insan. Sonra Beşiktaş başkanının kim olduğu gerçeği akla geliyor, herşey normale dönüyor. Almanya'da maç öncesi kamplardan kaçıp taa anasının nikahındaki partilere uzayan  ve araştırdığım kadarıyla yetenek bakımından Sergen Yalçın'ı, karakter olarak da Batuhan Karadeniz'i andıran Burak Kaplan'ın ise 650bin euro bonservis bedeliyle Türkiye'ye getirilmesi de alınması mantıklı bir risk. Tayfur Hoca adam edebilirse ne ala, edemezse de zarar etmeden elden çıkarabileceğimiz maliyette bir genç oyuncu. Avni Aker'de Guti'ye yaptığı insanlık dışı faullerden sonra ne anasını ne avradını bıraktığım Egemen'in de transfer edilerek en azından yıldızlarımıza zarar veremeyecek hale (antremanlar var gerçi, belli olmaz) getirilmesi de uzun vadede kar hanesine yazılabilir. Eldeki yabancı stoperlerden (Sivok, Ferrari. ama benim kalmasını istediğim adam tabi ki Sivok) en az birinin Egemen'in gelişiyle birlikte elden çıkarılabileceği de bu transferin sağladığı ayrı bir avantaj.

Fenerbahçe'nin Emenike rüyası geçtiğimiz sezonun ortalarıdnan beri devam ediyordu, nihayet lig bitiminde Fenerbahçe Emenike ve disko topu gibi parlayan şapkasını 7 milyon euro'ya kadrosuna kattı. Emenike 4 sezon içinde transfer yaparsa Karabükspor 2 milyon euro'yu daha kasasına koyacak. Çok maliyetli bir transfer gibi görülmesine rağmen önceki sezonlarda Guiza'dan ve ligin ikinci yarısındaki Niang'tan çok çeken Fenerbahçe, hızı ve fizik gücüyle Süper Lig'deki tüm stoperleri yerlerde süründürebilen Emenike'yi alarak çok önemli bir iş yaptı. Gökhan Gönül'ün sağ bekteki alternatifsizliği ise kadronun dar olmasından değil, alternatiflerin Gökhan'ın tırnağı olamamasından kaynaklanıyor. Orhan Şam da kalite konusunda Gökhan Gönül'le aşık atabilecek seviyede değil fakat, mevcut Fener kadrosunda bek olarak kullanılanlardan çok daha iyi bir alternatif yaratabileceği kesin. Bu sezon milli takıma yükselen Serdar Kesimal'ın da kalitesi tartışılmaz, Lugano veya Yobo'dan birinin gitmesi halinde ilk 11'e girebilecek seviyede bir isim. Tabi önce ikna edilip kafasına "birgün herkes fenerli olacak,biz adamı böyle seve seve fenerli yaparız, en büyük biziz,başbakan aziz yıldırım, hayaldi gerçek oldu" şapkası takılması lazım.

Ünal Aysal ve onun 8 milyar dolarıyla mutluluğa koşan Galatasaray, Bolton'lu Elmander ile golcü eksikliğini gidermeyi amaçladı. Aslında tam burada belirtmek lazım ki, Elmander bir gol makinesi, yılda 25-30 atan bir adam değil. Elmander daha çok rakip savunmayı üzerine çekip boş alan yaratabilecek, hava hakimiyetiyle arkadaşlarına pozisyon hazırlayabilecek tipte bir oyuncu. Basit bir örnekle, gelen yüksek bir topu göğsüyle indirip dönerek kaleye vurmasıyla değil, kontrol edip kanatlara dağıtması veyahut kafasıyla en müsait  arkadaşına aktarıp şut imkanı yaratması ile tanınan bir adam. Ama sırf istatistiki verimsizlikleri değerlendirerek yorumculuktan para kazanan Türkiye'deki futbol dinozorları 15 golün altında kalırsa ne futbolculuğunu, ne adamlığını bırakacaklar, Gökmen Özdenak belki de anasına avradına taş sektirecek bu kardeşimizin. O yüzden şimdiden Galatasaray'lılara sabır diliyorum. Selçuk İnan transferinin önemi ise herkesin bilincinde olduğu bir gerçek. Türkiye'nin en iyi ortasaha oyuncularından birini 5 yıl için kendisine bağlayan Galatasaray 15 trilyona yakın bir parayı gözden çıkardı fakat, iyi transfer iyi parayla yapılıyor genelde. Mustafa Sarp, Barış Özbek, Ayhan Akman üçlüsünün pas trafiğini (hangi trafik?önce pas yapılması lazım.) izleyerek saçlarını, hatta sakallarını bile döken Galatasaray camiası Selçuk İnan'la moral buldu. Tabi transferin Fenerbahçe'nin elinden kapılarak yapılması Galatasaray'lılara ayrı bir keyif verdi. Tek başına şampiyonluk getirecek bir adam değil, bir Alex değil (!) tabi ama, takımın oyun kalitesini yükseltecek yetenek ve karakterde olduğuna şahit olduk bolca. 

Daha mayıs ayı dolmadan bitirilen bunca transferden sonra nasıl bir Haziran, Temmuz ve Ağustos geçireceğiz kimbilir. Lig şampiyonu olmuş Fenerbahçe'nin bile daha birkaç takviye yapıp, elindeki fazlalıkları da yollayacağını düşünüyorum ben. Çok hızlı bir transfer sezonu bizi bekliyor.

25 Mayıs 2011 Çarşamba

Avrupa Ligleri'nde bu sezon - La Liga

Son yılları Barcelona'nın hükümdarlığında geçen La liga'da bu sezon da değişen pek birşey yoktu. Önüne gelene 5-6-7-8 atan Barcelona ve Real Madrid en yakın rakiplerine yine 20 puandan fazla fark atarak ligi bitirdiler. Düşme ve Avrupa Ligi potasında son haftaya kadar yaşanan mücadele şampiyonluk mücadelesinden çok daha çekişmeli ve ilgi çekici oldu. Ana başlıklar halinde La Liga'da bu sezona bakalım:
Yılın Takımı: Ne yazık ki Barcelona. Diğer rakiplerini geçtim, ezeli rakipleri Real Madrid'e bile Camp Nou'da 5 gollü bir cehennem yaşatan Katalanlar 96 puanla ligi bitirirken hiç zorlanmadılar. Her hattıyla dört dörtlük bir performans gösteren Barcelona bu sezon da La Liga'yı domine ederek rahat bir şekilde şampiyonluğu kazandı.
Yılın Hayal Kırıklığı Yaratan Takımları: Deportivo, Hercules. 2000'de şampiyonluk yaşayan ligin en köklü takımlarından Deportivo yıllardır gösterdiği istikrarsız performansla düşme sinyalleri veriyordu. Aralıksız 5-6 sezondur ligin en keyifsiz maçlarını oynayan ve sürekli gol kısırlığı yaşayan Deportivo, nihayet bu sezon 47 golle  ligin en az gol yiyen 7. takımı olmasına rağmen, bu gollere ancak 31 kez karşılık verebilince küme düşmekten kurtulamadı. Ligin bu sezonki yeni takımlarından Hercules ise Trezequet, Valdez, Drenthe gibi iddialı katkılarla başladığı ligde kimsenin gözüyle görmeden inanmayacağı 2-0'lık bir Barcelona deplasmanı galibiyeti aldı. Valdez'in golleriyle bu sezon Camp Nou'dan galip çıkmayı başaran tek takım olma ünvanını alan Hercules, gerisini getiremedi. Deneyimli yıldızlarına rağmen deplasmanlardan sadece 9 puan çıkarabilen Hercules, iç saha performansı da ancak vasat olunca düşmekten kurtulamadı.
Yılın En İyi Çıkış Yapan Takımı: Tıpkı Hercules gibi lige bu sezon yükselen Malaga lige pek iyi başlayamadı. Ligin ilk yarısını ligin diplerinde kapatan mavi-beyazlılar, sezonun ikinci yarısına Julio Baptista, Ignacio Camacho, Sergio Asenjo, Martin Demichelis, Enzo Maresca
, Diego Buonanotte gibi çok önemli transferlerle girdi. Uyum sorununu kolay atlatamayan takım 24. hafta sonunda sadece 6 galibiyet alabildi. Fakat ne olduysa bundan sonra oldu. Son 14 haftada şahlanan Malaga 8 galibiyet, 2 beraberlikle tam 26 puan toplayarak düşme potasından kurtuldu ve ligi 11. sırada bitirerek müthiş bir çıkışa imza attı. Özellikle Baptista attığı birbirinden güzel gollerle ligin son haftalarına damga vuran isimler arasında yerini aldı.

Genç yeteneği Juve kaptı


Rezalet geçen sezonun ardından Juventus transfer atağına erkenden kalktı. Şampiyon Milan'ın genç yeteneği Andera Pirlo'yu 2014 yılına kadar kadrosuna katan Juventus'un yöneticileri, "2 sene oynayıp yıldızını parlattıktan sonra elimizi öpene 40 milyona çakarız biz bu adamı" diye konuştu.

23 Mayıs 2011 Pazartesi

Forlan'dan daha güzel


Siyah-Beyazlılar, Valencia’dan başarılı futbolcunun bonservisini 2 milyon 200 bin Euro’ya almayı başardı. Özellikle Tayfur Havutçu’nun ısrarla istediği Portekizli yıldızın işini ucuza bitiren Siyah-Beyazlılar’ın Manuel Fernandes’le de 3 senelik sözleşme imzalayacağı öğrenildi.

İnşallah asparagas değildir. Forlan transferinden 5 kat daha iyi bir haber.

16 Mayıs 2011 Pazartesi

Sampdoria Salya Sümük

Sahasında Palermo'yu yenemeyerek ligin bitimine 1 hafta kala küme düşen Sampdoria'nın kaptanı Palombo hüngür hüngür ağlayarak tribünleri gezip taraftardan özür diledi. 

Hüsnü Reis, neredesin?


Kulübün gün itibariyle borcu 355 milyon 489 bin 567 lira. Nasıl oldu bu borç? Sen Forlan'a yıllığı 5.5 milyon euro, bonservisine de 7-8 civarı verirken, zamanında inanılmaz paralar verdiğin ve şimdi gözden çıkardığın yabancıları satmaya kalkarken Forlan'ın yarı maliyetini karşılayamıyorsan, ortaya işte böyle bir bilanço çıkıyor.  Dünyanın hiçbir yerinde hiçbir işletme bu şekilde yönetilmez, yönetilemez. Kulübün cebindeki delik gitgide büyüyor. Demirören her sezon başı çenemizi yıldız transferleriyle kapatıp uyutuyor, biz de fena alıştık, tepki de veremiyoruz artık. Beşiktaş üstüste 3 kez Şampiyonlar Ligi'ni kazansa bile ele edeceği gelir mevcut borçları kapatmıyor. Avrupa Kupalarından men edilmemiz de yakın,  Biz Forlan, Kaka, Maicon diye eğlene duralım. Hüsnü Güreli Reis, neredesin?

Düşüren Düşürene

Ajax ligin son haftasında Twente'yi 3-1 yenerek şampiyon oldu. 7 sezon sonra şampiyon olan Ajax'ın kalecisi Marten Stekelenburg da Real'li Ramos gibi fazla sevinçten kendini kaybedip şampiyonluk tabağını otobüsten aşağı düşürdü.

12 Mayıs 2011 Perşembe

11 Mayıs 2011 Çarşamba

Gol yollarında tam bir terminatör....


Dün akşam uzatma dakikalarındaki penaltıyla kendisinin 3., takımının 4. golünü Getafe ağlarına yolladıktan sonra, Ercan Taner kendisine, "gol yollarında tam bir terminatör" diyerek seslendi. Evet, oynadığı 32 lig maçında 36 gol atan Ronaldo, krallık yarışında Messi'nin 5 gol önünde. Son 3 gün içerisinde oynadığı 2 maçta 7 gol birden atan bu Portekiz'li, gol atmak için yaratılmış. Arkadaşlarının da krallığı kazanması için ona oynadığı bir gerçek, ama kim ne kadar yardım ederse etsin, İspanya 1. Ligi'nde oynayıp da bir maçta 5 kez 3 gol, 2 kez de 4 gol atabilmek herkesin harcı değil. Real Madrid tarihinin bir sezonda en çok gol atan oyuncusu ünvanı şimdiden onun. Ligde en çok gol atan futbolcu olmak için ise 38 gollü Hugo Sanchez ve Bilbao'lu Zarra'yı yakalamaya 2 golü kaldı. Kalan 2 maçta en az 4 gol bekliyorum ben Ronaldo'dan.

9 Mayıs 2011 Pazartesi

Dubleye doğru..


Hollanda Kupası finalinde 2-0 geriye düştüğü maçta Brama ve Jannsen ile beraberliği bulan Twente, uzatmanın son dakikalarında Janko ile Ajax'ı yıktı, ilk kupayı kazandı. Twente gelecek hafta yine Ajax ile oynayacağı ligin son maçından mağlubiyetle ayrılmazsa ligi dubleyle kapatacak ve Ajax'a hiç hatırlamak istemeyeceği bir sezon yaşatmış olacak.

Çingene yine, yeniden, ŞAMPİYON....


Romen çingenesi dediler. Futboldan anlamıyor dediler, korkak dediler. Önce Galatasaray Fatih Terim için ondan vazgeçti. Sonra Beşiktaş tarihinin en saçma sezonunun faturasını ona kesti. Ukrayna'ya gitti, Dinamo Kiev'in hegamonyasındaki ligi evirdi, çevirdi, evinin arka bahçesi yaptı. O gelmeden sadece 1 şampiyonluk yaşayabilen Shaktar'la 2010-2011'i de zirvede kapatarak 7 sezonda 5 şampiyonluk kazandı. İstanbul'da, kovulduğu şehirde 2009'un UEFA Kupası'nı kaldırdı. O günlerde kuyruğuna teneke bağlayanlar, her sezon başı kapısında yatıyor şimdi. Bir daha döner mi buraya? Neden dönsün, kanıtlayacağı ne var ki?

8 Mayıs 2011 Pazar

6 sezon sonra, zirvede...


Milan Serie A'da 36. hafta oynanırken konuk olduğu Roma deplasmanında rakibinden kendine gereken 1 puanı 0-0'la alarak 6 sezon sonra şampiyonluğunu ilan etti. Maç fazlasıyla en yakın rakibi İnter'in 9 puan önünde 78 puanla ipi göğüsleyen Milan iki maçta da İnter'i mağlup etmenin mükafatını şampiyonlukla aldı. İbrahimoviç'in inanılmaz golleriyle en berbat oynadıkları deplasmanlardan bile galibiyetle çıkan ve sezon boyunca sadece 4 yenilgi alan Milan, belki futbol kalitesi olarak Avrupa'nın zirve yapan takımlarından biri olmadı fakat, kazanmayı bildikleri kesin. Ezeli rakiplerinin 5 yıllık egemenliğine son vermelerinden sonra Milan - İnter rekabetine tekrar renk geleceği kesin. Bana sorarsanız, Roma şampiyon olamadıktan sonra, isteyen kupayı alıp şeyine sokabilir, müzesine.

5 Mayıs 2011 Perşembe

Finalin Adı: Manchester United - Barcelona


Daha çok antreman havasında geçen ikinci maçlar sonunda sürpriz yaşanmadı ve Şampiyon Ligi'nde finalin adı kondu; Manchester United - Barcelona. Bütün sezonu birer makine gibi oynayarak buraya kadar gelen iki takımın mücadelesinde gönlüm Barcelona'nın rakibi olmasından mütevellit, Manchester United tarafında. Barcelona'nın bu sezon karşılaşmadığı ölçüde bir oyun disiplini ve saha içi uyuma sahip olan Manchester United kupayı Katalanların elinden alıp rövanşı kazanmak peşinde. 2 sezon önce oynanan finalde Barcelona'ya karşı sahada varlık gösteremeyip 2-0 mağlup olan İngilizler bu sefer çok daha iddialılar. Bugüne kadar oynadığı 7 Barcelona maçından sadece tek bir galibiyet çıkarabilen Alex Ferguson, bence ne yapıp edecek, Barcelona'yı düğümleyip kariyerinin son yıllarına bir Şampiyonlar Ligi şampiyonluğu daha sıkıştıracak. En azından temennim bu.

4 Mayıs 2011 Çarşamba

Barcelona'dan Nefret Etme Sebepleri - 2



vay arkadaş, oynayacağınız topa da, alacağınız kupaya da...Ne şeref yoksunu futbolcuyla doluymuş bu takım be kardeşim!!!

2 Mayıs 2011 Pazartesi

Kapanın Elinde Kalır

Marca'ya göre 48 saat içerisinde ya Real'e, ya Barca'ya gidiyor. Barca'ya gitme canım kardeşim. Mesut'la birlikte başkent tayfası ol.