Arabanın Torpidosuna Sokarım!!!!!

Arabanın Torpidosuna Sokarım!!!!!
Murat Özarı: - Eğer var ya bak sana Fikret Engin sana bişey söyliyim, bak bi dakka ya, bi dakka sana bişey söyliyim, o Teoman, sen şimdi burdasın ya, sen benim arkadaşımsın, Fikret Engin, ben senin için ölüme giderim. Fikret Engin: - Eyvallah, ben de giderim abi, tamam. Murat Özarı: - Sen benim kader arkadaşımsın. Teoman Bey, sana benim yanımda öyle vuracak var ya, O Teoman'ı var ya, arabanın torpidosuna sokarım!!!

29 Eylül 2010 Çarşamba

KIRMIZİİİ !!!


Hyundai'nin Türkiye'de üretimi başlamasıyla alakalı reklamı, siz sevgili okurlarım görmüşsünüzdür.Ama bu yazımın arabayla ilgisi yok.İddaa konusunda yıldızım hiç barışmayan Onur BARIŞ kardeşimle aramızda bir anısı var reklamın.

İddaa da maalesef şu sıralar talih yüzümüze hiç gülmüyor.Üst yazıyoruz alt bitiyor,alt yazıyoruz üst bitiyor. 1 veriyoruz 2 bitiyor, 2 diyoruz 1 bitiyor.İşler iyice sarpa sardı ve gurur meselesi yapmaya başladık.Öyle bir hale geldik ki kesin maçı alacağını bildiğiz takımları bile kuponlarımızda değerlendiremiyoruz korkudan.Elimizi korkak alıştırmayalım diyoruz yine gelmiyor.Sistem yapıyoruz bankolardan yatıyoruz.1/0 ç yazıyoruz 90+3 de gelen golle tek maçtan yatıyoruz.Şimdilik durumlar hiç iyi değil anlayacağınız.Ama yılmayacağız ve pes etmeyeceğiz.Bütün takımlarla alakalı çok geniş bilgilere sahibiz.Bu bilgileri paraya dönüştürmekte sorun yaşıyoruz.Bu sorunları aştığımız takdirde güzel günlerin bizi beklediğini biliyoruz.Dün akşam yatışımızın belli olduğu ilk dakikalarda ortağım Onur BARIŞ ile bugünün kuponunu oluşturduk.Bugünkü kuponda öne çıkan takımların ev sahibi takımlar olacağı kanısına vardık.
584- İnter-Weder Bremen : 1
585- Panathinaikos - Fc Copenhagen : 1
586- Rangers - Bursaspor : 1
588- Tottenham - Twente : 1
589- Valencia - Manchester Utd : 1/0ç

26 Eylül 2010 Pazar

Sevinç Yumaaa...


Dakikalar 66'yı gösterirken Beşiktaş rakibi Antalyaspor önünde oyunun tek hakimi, skor olarak da maçın lideri idi. Fakat Ali Zitouni'nin kafayla Beşiktaş cezasahasına doldurduğu topun kontrolü bariz bir biçimde Hilbert'de iken, Hakan ile karşılıklı yaptıkları acayip hareketler sonucu ;Tita topu boş kaleye yolladı. Geçen hafta Fenerbahçe karşısında Dos Santos'un ortasına hatalı çıkarak Niang'ın golüne zemin hazırladığı için zaten moralsiz ve tedirgin olan Hakan bu dakikadan sonra puan kaybı yaşanmaması için bildiği bütün duaları sıraladı. Nihayet Felak suresinin ortalarına doğru üstün Alman teknolojisiyle donatılmış olan Fabian Ernst kendisinin ve takımının ikinci asistini Bobo'ya verince, ortaya işte yukarıdaki karede gördüğümüz sevinç yumaaa çıktı. Beşiktaş 90+1'de zaten fazlasıyla hakettiği 3 puanı aldı, Hakan da pazar ve pazartesi geceleri futbol programlarında "ulan birileri sıçsa da biz de sıvasak" diye bekleyen futbol dinozorlarına malzeme olmaktan bir nebze de olsa kurtuldu.

24 Eylül 2010 Cuma

Bu Hakemlerle Lig Bitmez!!!


Marco Borriello: "Bu akşam üzerimizdeki forma Milan forması olsaydı, lehimize en az 2 veya 3 penaltı verilmişti." (Roma'nın Brescia deplasmanında oynadığı, 1 kırmızı kart görüp aleyhinde 1 penaltı çalındığı ve çok net 2 penaltısının verilmediği maçtan sonra)

Türk Basınından İnciler - 2

21 Eylül 2010 Salı

Git Kendine Çok Küfrettirmeden....


Nerede yukarıdaki fotoda da görüldüğü üzere Real Sociedad'da Kovacevic'le orgy yapıp taraftarını zevkten sefaya koşturan Nihat, nerede önüne her aldığı topu kaleye vurmaya çalışan, her seferinde martılara isabet ettiren, 1buçuk sezondur sahada hiçbir şeyi olumlu yapamayan Nihat.... Yıllık 3buçuk milyon euro'sunu sorgusuz sualsiz cebine koyan Nihat, oynadığı 40küsür maçta bu paranın ancak 250 euroluk kısmının hakkını verebildi. Bir de bonservisine saydığımız 4.5 milyon euroluk bir meblağ var ki... Oynadığı şu futbolu görünce sırf bonservis bedelinin sonundaki o sıfırlar bile Nihat Kahveci'den nefret etmek için iyi bir sebep Beşiktaş'lılar için. Nihat'ın bitmek bilmeyen ve sürekli ilk 11'de geçirdiği formsuz dönem, binlerce Beşiktaş'lıya kalp rahatsızlığı olarak geri döndü. Sürekli umduk, sürekli güvendik, sürekli "haftaya düzelir, olmadı gelecek hafta düzelir" diye bekledik, bekledik, bekledik... Olmadı. Tutmadı aşı. Sert ve isabetli şutlarının, etkili duran toplarının, birlikte uyumla kulandığı süratinin ve gücünün yanına La Liga gibi dünyanın en iyi 3 ligi arasında gösterilen bir ligden edindiği tecrübeyi koyarak Türkiye'ye gelmesini beklediğimiz Nihat, uçaktan hiç inemedi. Son 1buçuk sezondur yeşil sahalarımızda gözlemlediğimiz ve en son Fenerbahçe - Beşiktaş derbisinde gözümüze çarpan şey, beklediğimiz şey değildi. Dün akşam kelimenin tam anlamıyla geziniyordu sahada Nihat. Sırf kameraların zoomuna vakıf olabilmek için korner, taç atıyordu. İsabetli pas yapmak şöyle dursun, topa ayağını sokmaya üşeniyordu. 90 dakika boyunca sahada kalarak takımı sezonun en önemli maçların birinde 10 kişi bırakıyordu. Biraz önce Nihat'ın Avrupa'ya gitmeden önce oynadığı derbileri izledim youtubedan. Genç, deli fişek Nihat'ı, gollerini, mücadelesini, hırsını gördüm. Henüz paraya pula, başarıya, gole doymamış Nihat'ın Beşiktaş forması için verdiği müthiş savaşı gördüm. Sonra da dedim ki, "keşke hiç dönmeseydi de kendisini Fener'e, Galatasaray'a attığı gollerle, gollerden sonraki o saçmasapan gol sevinciyle, tebessümle hatırlasaydık". Sahadaki ruhsuzluğunu ve herşeyi en iyi ben bilirim edalarını gördükçe küfür üstüne küfür sayıyorum Nihat'a. Madem bize verebileceği bir şey kalmamıştı, keşke umutlandırmasaydı bizi bu kadar eski Nihat'ı göreceğiz diye. Çünkü bizden de tek görebileceği aldığı çuvalla paralar için yediği beddualar. Git kendine çok küfrettirmeden Nihat. Ya sen oyundan çık, eski Nihat girsin, ya da feshet sözleşmeni kendi isteğinle de görelim ne kadar Beşiktaş'lısın.

18 Eylül 2010 Cumartesi

Dengesizin Evlatları!!!!


Ligin açılış maçında, deplasmanda kaleye doğru düzgün şut atamadan aldıkları 3-0'lık Manchester United yenilgisi. İkinci haftada, kendi evlerindeki ilk maçta ligin en iyi 5-6 takımından biri olan Aston Villa'ya karşı gol yemeden aldıkları 6 gollü galibiyet. Deplasmanda Wolverhampton'dan 1-1'lik sonuçla alınan 1 puan. Yine içeride, ligin yeni ekiplerinden Blackpool karşısında oynanan berbat ötesi futbol ve alınan 0-2'lik mağlubiyet. Ve nihayet bu hafta, yine Aston Villa gibi ligin kalburüstü takımlarından sayılan Everton karşısında deplasmanda alınan 1-0'lık galibiyet ve oynanan şaşırtıcı derecede etkili futbol. Burada oynadığı son 5 lig maçını mercek altına aldığımız premier lig takımı kim sizce? Kim bu dünyanın en sağı solu belli olmayan, yenilse de, galip gelse de şaşırtan, haftası haftasına uymayan takımı? Tabi ki siyahına beyazına gönül verdiğim, taraftarının yola yola kafasında saç bırakmadığı efsane: Newcastle United. İddaa bülteninden kesin olarak çıkarıyorum kendilerini. Bir hafta önce ligin yeni takımına kendi sahasında yenilip bir hafta sonra deplasmanda Everton'ı eviren çeviren takım, olsa olsa iddaaseverlerin en büyük düşmanı olur. Siz de uzak durun. Tonlarca maç var, Newcastle'a oynamaya gerek yok.

İşin ciddi tarafı ise, premier ligi takip ettiğim onca yıl boyunca istikrarlı tek bir sezonuna rastlamadığım bu takım, acaba geçen sezon bir alt ligde oynamış olmanın vermiş olduğu ıstırap ve utançtan yeteri kadar ders alabildi mi? Şu ana kadar cevap, hayır. Bu takım Aston Villa'ya evinde 6 çekecek, deplasmanda Everton'ı yenebilecek güce sahip olduğu halde, evinde Blackpool'a mahkum oynayarak kaybediyor ve az önce bahsettiğimiz Everton'ın 3 gol atabildiği Manchester United'a karşı pozisyon bile bulamadan farklı mağlup oluyorsa, uzun vadede bunun sıkıntısını yine mevcut gücünün elde edebileceği sırayı alamayarak çekecek demektir. Takımı düştüğü yerden alıp tekrar ait olduğu yere, premier lige geri getiren Chris Hughton, sezon başında " bu sezon geçtiğimiz sezonlara göre en büyük farkımız istikrarımız olacak" demişti. Kuşkuyla bakmama rağmen umudumu korumuştum. Ama şu ana kadar bahsedilen o istikrarı gösteremedi Newcastle United. Haftası haftasına uymayan bir ekip var her karşılaşmada sahada. Eminim futbolcular da rahatsızdır içinde bulundukları bu durumdan. Kulübün maddi yapısı iyiye doğru gidiyor. Kadro kalitesi olarak da ligin ilk 6'sından hiçbir eksiği yok takımın. Oynanan futbol da belli bir çizgiye oturur ise belki yine bir Şampiyonlar Ligi görebilir bu gözler hazır Liverpool da sürünürken. Çok istiyorum sizi Şampiyonlar Ligi'nde görmeyi çocuklar. Beşiktaş çıktı mı 8 yiyor, yüreğim kaldırmıyor. Sizden umutluyum ama. Neymiş anahtar kelimemiz?? İS-TİK-RAR!!

Türk Basınından İnciler - 1

Bülent Başgan....

Bende çok ayrı bir yeri var bu videonun. Her gün 3-5 izleyip günlük vitaminimi depolarım. Göz yaşartıyor. Her derde deva.

DERBİİİ

Kadıköy yarın yine büyük bir derbiye ev sahipliği yapacak.Bunun yanında Fenerbahçe Kadıköy'de ilk defa taraftarının karşısına çıkacak.Fenerbahçe'nin maç biletlerinin satışa çıkmasından itibaren izdiham olmaması yazılıp çizildi hep haftaiçinde.Fenerbahçe'li taraftarların kafasında bazı soru işaretleri var.Fenerbahçe'nin Kayserispor deplasmanı tam bir fiyaskoydu.Pres yapamayan, oyuna hakim olamayan, ileride çoğalamayan, dağınık bir takım görüntüsü içindeydiler.Bilet fiyatlarınında takımın oyunu ile doğru orantılı olmaması izdihamın önüne geçti haftaiçinde.Ama son aldığım bilgilere göre biletlerin tamamı tükenmiş.
Beşiktaş cephesinde işler iyi gidiyor gibi! takım kalitesi geçen sene ile tabiiki karşılaştırılamaz.İyi bir kadro kurdu Beşiktaş bu sene.Ama bence hala bazı eksiklikleri var.Beşiktaş-Sofia maçının ilk yarısını izleme fırsatı buldum.İlk 10 dakika baskılı bir Beşiktaş olsada sonradan biraz daha dengelendi sanki maç.Beşiktaş istenilen baskıyı kuramadı.Birde şunu belirtmek istiyorum.Sizce Beşiktaş'ın bu sene oynadığı en zor maç hangisiydi?Cevap: İstanbul Büyükşehir Belediye maçı.Yani şunu söylemek istiyorum, Fenerbahçe maçı Beşiktaş için bir ölçü olacaktır.Quaresma Beşiktaş'ın yarın ki maçında en büyük silahı olacağı kanısındayım.
Fenerbahçe cephesinden bakacak olursak eğer, basın bu maçı Fenerbahçe'nin son şansı olarak gösterdi.Bunun Fenerbahçe camiasını etkileyeceği kanısındayım.Fenerbahçe'nin bu maça iyi konsantre olması gerekiyor.Aykut hocanın taktikten çok takımı kafaca hazırlamak yönünde çalışmalıdır.Fnerbahçe'de kaliteli bir kadro var, bu su götürmez bir gerçek.Fakat takım içinde bir sıkıntı var.Bu maça çok istekli ve arzulu başlayan tarafın maçı kazanacağını düşünüyorum.Beşiktaş'ın perşembe günü maç yapması ve bu maçın son dakikaya kadar kopartılamaması takımı yorduğunu düşünüyorum.Tahmin yürütecek olursak eğer, Fenerbahçe'li olmamında ağır basması ile birlikte Fenerbahçe'nin bu derbiyi kazanacağını düşünüyorum.
Tahmin: 1

15 Eylül 2010 Çarşamba

Sırada Real Madrid var....


Maçın başından sonuna kadar Valencia vardı sahada. Topa sahip olan onlardı. Sürekli pas yapıp Bursaspor presçilerini dört döndüren de onlardı. Her fırsatta kaleyi düşünenler de. Bütün hatlarıyla daha diri, sakin ve profesyoneldiler. Bursaspor 4-0 ile kurtulduysa bunu karşılarında Liverpool gibi iştahla gol atan bir takım olmamasına borçlu (ipneler hiç acımamıştı, avrupalı acımıyor).
Selçukla sahaya çıkan kadroyu gördüğümüzde yaklaşık 20 dakika Bursaspor'un santraforunu aradık. Ama göremiyorduk bi türlü, çünkü top Valencia ceza sahasına yaklaşamıyordu bile. Sonradan farkettik ki, ilerideki isim Nunez. Sercan'la Turgay yedekti. Beşiktaş'ın başındaki Ertuğrul Sağlam'ı 1 sezon + 6 maç boyunca izleyen bir Beşiktaş taraftarı olduğum için çıkardığı kadro beni pek şaşırtmadı. Kendi evinde 25bin küsür ateşli, Şampiyonlar Ligi sebebiyle aklını yitirmiş taraftarının önünde "aman yemeyeyim, aman Valencia'yı kızdırmamayım, mazallah üzerlerine gidersek bizi pata küte döverler, boşver böyle kafam önde maçı bitireyim 1 puan da iyidir" düşüncesiyle maça başlayan Ertuğrul Hoca, Sercanla Turgay'ı yedek bırakmış, bence vizyonunu kanıtlayan bir transfer olan Nunez ile rakibi rahatsız etmeye çalışmıştı. Neden Nunez? Çünkü Sercan ve Bahadır'ın top rakipteyken geriye doğru yapmadığı koşuları Nunez yapıyor. Fakat hücum etkinliği asla bu iki oyuncu kadar değil. Takımın İlk yarıda 2 gol yemeden ve Valencia oyunun temposunu düşürüp sahasına çekilmeden karşı kaleye gidemeyişinden de anlaşılabilir sadece top rakipteyken boş koşular yapan Nunez'in etkinliği. İkinci yarı skor 2-0 iken Bursapor'un verilmeyen mutlak bir penaltısı olduğunu söylemeliyiz. Ama maalesef, hepsi bu. Valencia yine oyunun mutlak hakimi, topun sürekli sahibiydi. 3. ve 4. golün gelmesi kimseye sürpriz olmadı. Özellikle 3. goldeki zincirleme hatalar "Nasıl savunma yapılmaz" konulu kitaplara girebilecek seviyede.

Beşiktaş'ın başındayken İnönü Stadı'nda bile Beşiktaş'a oynattığı Kayserispor futbolu sebebiyle Ertuğrul Sağlam'dan çoook önce soğumuştum. Üstelik Avrupa kupalarında oynadığımız kişiliksiz futbol ve yediğimiz bir araba gol de benim gözümdeki kredisini bitirmişti. Gidişine hiç üzülmemiş, sadece gönderiliş şekline içerlemiştim. Bursaspor'da yaşadığı şampiyonluk anasının ak sütü gibi helal, parçalaya parçalaya kazandılar, fakat Şampiyonlar Ligi seviyesinde oynayacakken yaptığı transferler ve Avrupa arenasında Bursapor'un oynadığı futbol gösteriyor ki, gidişi isabet olmuş. Bursapor'un grupta toplayabileceği maksimum puan 2 gibi görünüyor bana. Kimse "tecrübesizlik, deneyim eksikliği reröre" demesin, o oyun anlayışıyla, deneyimli Beşiktaş'ın Ertuğrul'un elinde ne hale geldiğini de gördük çünkü.

13 Eylül 2010 Pazartesi



BASKETBOL SENİNLE GÜZEL BE ABİİİİ...

Ev sahipliği yaptığımız FİBA 2010 sona erdi.12 dev adam turnuvaya damgasını vurdu, final oynadı ve finalde uçan zencilere yenildi.Altın madalya alamasalarda gönülleri fetettiler(ben burada ikinciliği başarı olarak görürüm hocam:)))) ). Turnuvanın Türkiye'de yapılmasını göz ardı etmeyeceğim tabiiki ama, bizim dev adamlar gerçekten çok isteklilerdi.
Bu basketbolu murat abi gibi kimse anlatamıyor.Ben bir başkasının anlattığını düşünemiyorum.Kendini oyuna veriyor, o heyecanı yaşıyor ve yaşatıyor.

12 Eylül 2010 Pazar

Kerem Tunçeri Kerem Tunçeri Kerem Tunçeri Kerem Tunçeri Kerem Tunçeri Kerem Tunçeri

Bir türlü yenemediğimiz Sırpları Kerem Tunçeri'nin bitime 0.5 saniye kala attığı turnike ve son hücumda Se Se Se Semih Erden'in Velickovic'e yaptığı blokla mağlup ettik. Fakat bence en büyük pay serbest atış kabiliyeti sıfırın altında olan ve kendisine faul yapıldıktan sonra atış çizgisine gitmemek için yalan yere gözünü tutup yerlerde yuvarlanarak çizgiye Ender Arslan'ı gönderen Ömer Aşık'tır. 38 dakika boyunca mağlup götürdüğümüz, ölüp ölüp dirildiğimiz karşılaşmayı Ender Arslan'ın o 2 atıştan birini sayıya çevirmesiyle 82-82 kazandık. Bu arada, maddi manevi....laylaylaylaylaylaylaylaaaaaay ooooo Türkiiiiiyeeeeeeeeee.....

8 Eylül 2010 Çarşamba

2*3=6


Rıdvan Efendi'nin de dün karşılaşma esnasında 50 sefer söylediği gibi, oyunda topu rakip yarı sahada tutacak, markajcısını yarı alanın ortalarına kadar sürükleyip göbekten ve kanatlardan sürpriz çıkışlar yapabilecek arkadaşlarına yer açacak bir santraforumuz olmadığı için 45 dakikayı çöpe attık. Derken Semih girdi, taşlar yerine oturdu. Beraberliği çok erken bulmamız ekstra motivasyon getirdi. Kırmızı kart da üzerine tuz biber oldu. Rakibi bunaltarak pozisyonlar, goller bulduk. 3-2 kazanarak Belçika'yla galibiyet sayılarımızı da eşitledik (3-3). Sistemin değişmesiyle prangalarından kurtulan Hamit de asist ve golüyle geceye damgasını vurdu. 2-1 iken Onur boşa çıkmasaydı tek sayıdan daha da fazla fark yapabilirdik Belçika'ya. Buna da şükür tabi ki. Uzun uzun yıllar sonra 4 gün arayla oynadığımız 2 grup maçını da kazandık, 6 puanla Almanya'yı takip ediyoruz. Ekim'de Almanya ile oynayacağımız maçta oynanacak oyun ve alınacak skor grup ikinciliğine tamah edip etmediğimizi gösterecek. Yazının sonuna Sergen Yalçın'la nokta koyuyorum, ki bu konuda kendisine sonuna kadar katılıyorum ben;
- Arkadaş biz bu gruptan da ikinci çıkacaksak Hiddink'e niye o kadar para veriyoruz ki? kendi başlarına da bıraksak ikinci çıkarlar zaten!

Adam Olmayacak Çocuk...


Atılır da, bu kadar karavana atılmaz. ahahahahahha, yeni Emre.

1 Eylül 2010 Çarşamba

Akşam Pazarı


Transferin son gününde bomba üstüne bomba patladı. Koskoca bir yaz boyunca kadrolarına gerekli takviyeyi yapamayan takımlar, 31 Ağustos akşamını beklemiş demek ki. Benim gözüme çarpan son gün transferleri şöyle;

Klaas Jan Huntelaar, Milan'dan Schalke 04'e (yine Raul'la birlikte oynayacaklar),
Robson De Souza Robinho, Manchester City'den Milan'a,
Marco Boriello, Milan'dan Roma'ya (kiralık),
Mario Stankevicius Sampdoria'dan Valencia'ya (kiralık),
Joseph Yobo, Everton'dan Fenerbahçe'ye,
Zvezdan Misimovic, Wolfsburg'dan Galatasaray'a,
Emiliano Insua, Liverpool'dan Galatasaray'a,
Alexander Hleb, Barcelona'dan Birmingham'a,
Royston Drenthe, Real Madrid'den Hercules'e (kiralık),
David Trezequet, Juventus'tan Hercules'e,
Van Der Vaart, Real Madrid'den Tottenham'a,
Gyan Asamoah, Rennes'den Sunderland'e,
Mauro Camoranesi, Juventus'tan Stuttgart'a,
Armand Traore, Arsenal'den Juventus'a,
Jose Jurado, Atletico Madrid'den Schalke'ye,
Jermaine Pennant, Zaragoza'dan Stoke City'ye (kiralık)
Eidur Gudjohnsenn, Monaco'dan Stoke City'ye,
Pape Diakhete, Dynamo Kiev'den Lyon'a (kiralık),
Luis Garcia, Racing Santander'den, Panathinaikos'a.

Türkler Uçuyo!!!


Yunanistan'ın anasını hüngür hüngür ağlattık. Grup liderliği bizim artık, bunun avantajını kendi elimizle kaybetmedikten sonra yarı finale kadar yolumuz açık. Haydi be!!!

İbra bu sene aç kalacak...



Ajax'tan ayrıldıktan sonra her transferinde kulübüne rekor bonservisler kazandıran, tabi kendisi de paranın gözüne gözüne aparkat atan Zlatan İbrahimoviç, bu sezon açlıktan kırılacak. Malmö-Ajax-Juventus-İnter seyahatleri boyunca ek gelirler hariç olan yıllık ücretini 3'ten 6'ya, 6'dan 9'a, 9'dan 12'ye yükselten İbrahimoviç, Barcelona'ya transferiyle birlikte ilk kez yıllık ücretinde düşüş yaşadı (10 milyon euro). Milan'da 6 milyon euro'ya kadar gerileyen İbrahimoviç'in üzüntüden saçları dökülmeye başlamış. Barcelona'nın geçen sezon başı yediği 30 yarda uzunluğundaki mükkemmel kazıktan sonra Katalunya civarlarından aldığı beddualar sebebiyle bu hale düştüğünü tahmin ediyorum. Bu arada Milan hücum mevkiine hangi takviyeyi yaparsa yapsın, futbolu bırakana kadar ileride İnzaghi oynar, (sezonun ilk maçında farkı 4'e çıkaran golü atıp bütün sahayı bağıra bağıra koştu yine) onu da belirteyim.