Arabanın Torpidosuna Sokarım!!!!!

Arabanın Torpidosuna Sokarım!!!!!
Murat Özarı: - Eğer var ya bak sana Fikret Engin sana bişey söyliyim, bak bi dakka ya, bi dakka sana bişey söyliyim, o Teoman, sen şimdi burdasın ya, sen benim arkadaşımsın, Fikret Engin, ben senin için ölüme giderim. Fikret Engin: - Eyvallah, ben de giderim abi, tamam. Murat Özarı: - Sen benim kader arkadaşımsın. Teoman Bey, sana benim yanımda öyle vuracak var ya, O Teoman'ı var ya, arabanın torpidosuna sokarım!!!

25 Şubat 2010 Perşembe

2009-2010 Benim Altın 11'im

Arkadaşların da katkıda bulunması dileğiyle,

Kale: Ivankov (Bursa)
Geri Dörtlü: Çağlar (Denizli), Ferrari (Beşiktaş), Ömer Erdoğan, (Bursa), Gökhan Gönül (Fenerbahçe)
Orta Alan: Ozan İpek (Bursa), Emre(Fenerbahçe), Fink (Beşiktaş), Keita (Galatasaray)
Forvet: Arda (Galatasaray), Makukula (Kayseri) T.D: Ertuğrul Sağlam

24 Şubat 2010 Çarşamba



YENİLGİDEN SORUMLU DEVLET BAKANI DAUM!!!

Fenerbahçe lige 8 macta 8 galibiyet ile başladı.O zamanlarda hersey cok güzeldi, defansta uyum vardı, forvet ise nasıl olsa bir veya iki gol atıyordu ve maçı bir şekilde kazanıyordu. Şimdi ise işler tersine döndü. Takım kolay gol yiyor ve gol atamıyor(atsa bile kendini paralıyor).

Fenerbahçe'nin yogun bir mac trafiği oldu son 1 ayda, bir de konuyu bu taraftan ele alalım.

Fenerbahçe bu yoğun mac trafiğini en yüksek puan kaybıyla atlattı tabii ki bir de Lille maçı var. Bu mac Fenerbahçe açısından çok ama cok önemli. Ben bir Fenerbahçe taraftarı olarak bu mac öncesi cok büyük hırs yaptım, onların da çıkıp savasıp bu turu gecmeleri gerekiyor. Aksi takdirde bu kötü gidiş durdurulamaz bir hal alır. Fenerbahçe'nin bu macı cevirecegine inanıyorum ama siz sevgili arkadaslarımın kuponlarınızda üst secenegini isaretlemeniz daha garanti olacatır.

Gelelim sana Daum efendi....

Sen taraftarın aklına uyup nasıl Guizayı çıkartıp da Semih'i alırsın.?? Burada tabii ki ben Guiza'yı savunmuyorum ama böyle bir deği,şikliğin takım ıcınde sorun yaratacagını düsünemiyor musun?? Guizayı çıkardın tamam, Gökhan Ünal'ı al. Bu adam degil miydi sana Manisa'da 1 puan getiren, sana gelecek eleştirileri 1 hafta daha erteleyen...Guiza denen adam gol atamıyor, tamam anladık ama su gercegi kimse göz ardı etmesin, Guizanın girdiği pozısyonlara kimse giremez. O pozısyonları adam kendisi hazırlıyor biraz da... Guiza'nın mutlaka cok iyi motive edilerek Lille macında sahaya ilk 11 cçıkması gerekiyor, ona son sansın verilmesi gerekiyor. Koskoca Fenerbahçe kimlere tahammül etti, sonunda bu da unutulur. Ben inanıyorum ki Guiza eğer oynarsa Lille macında faydalı olacak. Betssoncu arkadaslar Guiza gol atar oynayabilirler :) Fenerbahçe bu turu gecerse muhtemel rakibi Liverpool'u elee diye düsünüyorum. Chelsea ve İnter'i nasıl yendiysen Lille'i de yeneceksin ve fokurdamalara son vereceksin.

Sayın baskan son satırlarımı da sana ayırıyorum,

Fenerbahçe icin yaptıkların taraflı tarafsız kimse tarafından tartısılmıyor. 'Fenerbahçe büyük camia' dedin, 55 bin kişilik stad yaptırdın; reklamlar, kombineler, kartlar, forma satısları falan kulube katkın büyük, onu anladık. Peki başkan, bu sahada top oynanamadığını göremiyor musun! Brezilya'dan milyon dolarlar verip teknik futbolcular getiriyorsun ama o adamlar papazın çayırı'nda oynamayazlar, oynayamadıkları gibi bir de kendilerini sakatlarlar.

Jeremy Janot


www.NarTube.com

Beşiktaş'ın kalesine bu adamı istiyorum. St Etienne efsanesi.

23 Şubat 2010 Salı

Show Tv: 21.45, Yakuza'nın Gözyaşları...


Türk milleti olarak ne kadar yufka yürekli olduğumuzu da bir kez daha kanıtlamış olduk. Sezon başından beri Fenerlilerin başında yolacak saç bırakmayan Guiza, dün akşam Bursaspor karşısında kenara alınınca gözleri kızardı diye neredeyse pamuklara sarılıp sarmalanacak, adına hastane inşa ettirilecekti. Forumları okuyorum da, Fener taraftarının ne kadar vefasız olduğundan, kendi oyuncusuna sahip çıkmadığından bahsedenler var.""Hani nerede "hep destek, tam destek?"" diyenler var. Lan olum çok değil, 15 dakika önce sen de adama ana avrat saydırıyordun? Ağlayınca neden peygamber formuna sokuyosun herifi? 2 sezondur patladı patlayacak diye bekliyor camia. Sürekli de ellerinde patlıyor. Bence tepki sonuna kadar haklı. Semih süper golcü, gözüm kapalı her maç ilk 11'e yazarım demiyorum ama, takım kıçını yırtıp pozisyona girecek ve hepsini de bu şoparzan kaçıracaksa Semih'le başla abi!!Yamalı saçlı santrafor Gökhan Ünal ile bile başlayabilirsin!! Fener yeterince top oynamıyor belki, ama ben Alex'in, Özer'in ve diğerlerinin yerine koyuyorum kendimi, Guiza'yla kaçırılma ihtimali yüzde 95 olan pozisyona girmek için neden o kadar çabalayayım ki? Ortasahadan gider vururum auta, hem sakatlık riskini minimuma indiririm, hem de yorulmam eşşek gibi depar atıp çalım yaparak.
Oh ne ala memleket... Cukkayı koy cebine, yediğin önünde yemediğin arkanda, taraftar tribünde ismini bağırsın, seni bağrına bassın, arkadaşların hep topu önüne oynasın, senden istenen işi yapamayınca , e haklı olarak da tepki verilince ühühühühühühü diye iki zırlan, hoooop yine Türk milleti arkanda.Beşiktaş maçlarında takır tukur aşırtıyosun puşt herif, demek ki yapabiliyosun isteyince. Biraz az sigara iç, birazcık da erken yat, antremanlardan sonra da allah rızası için gol vuruşu çalış. Yine olmuyorsa, perşembeleri gel bizim halı saha maçlarında hobi olarak oyna. Eşşolueşşek afedersin!!!Fenerlilere de Allah kolaylık versin, onları iyi anlıyorum, bizim de 30 metre şutörümüz Nihat aynı hisleri kıpraştırıyor bende çünkü. Bela mısınız olum siz!!

1-1'lerini yediler!!!


Fanatik-Fotomaç tarzı başlık atmaktan büyük haz aldığımı belirterek yazıma başlamayı bir borç bilirim.
Geçtiğimiz cumartesi Galatasaray'ı konuk eden Beşiktaş, kazandığı takdirde şampiyonluk yarışının göbeeene oturacaktı.Mağlubiyet halinde Galatasaray'ı yakalama şansı hemen hemen sıfıra inecek, ligin sonuna kadar kumda oynayacaktı. Bunun bilincinde sahaya çıkan Mustafa Denizli ve öğrencileri, temkinli ve basklı oyunu mümkün olduğunca birleştirmeye çalışarak( nasıl oluyorsa o!) rakibinin üzerine gitti. Zaman zaman baskıyı kurdu, fakat bu sezon nadiren sergileyebildiği baskılı ve pozisyonlu oyundan bir tane gol çıkaramadı. Nobre'nin direkten dönen kafa şutu, Holosko'nun tartışma yaratan vuruşu, yine Nobre'yle Holosko'nun hazırladığı, Nobrenin bitirdiği pozisyon...Beşiktaş takımı hem güzel oynayıp hem de gol atmayı aynı maça sıkıştıramıyor. Berbat bir oyunla 3 puan alabiliyor, rakibi baskı altına almışken gol atamıyor. İkinci yarı devreyi berabere kapatmanın verdiği güvenle sadece duran toplarla değil, organize hücumlarla ileri çıkmaya başladı Galatasaray. Nitekim İbrahim Toraman'ın Jo'nun üzerine gitmemesiyle başlayan, Sivok'un yetersiz müdahalesiyle süren hatalar zinciri Arda'nın vuruşuyla sonlandı. İddia ediyorum, o an tribünleri dolduran binlerce taraftara Beşiktaş bu maçtan puanla ayrılabilir mi diye sorulsaydı, yüzde 90 veya üzeri bir kısım "Hayır" diye yanıt verecekti. Fakat yedirdiği golden sonra ileri sık sık çıkarak hatasını telafi etmek isteyen Sivok, biraz da şansının yardımıyla önünde bulduğu topu ağlara göndererek takımını evinde oynadığı derbide yenilgiden kurtardı.

Kadro seçimine gelince, Nobre'yle başlamak bence akıllıcaydı. Nobre'nin Galatasaray formasına olan psikolojik üstünlüğünden ve rakibi fiziken yıpratabilecek mücadele gücünden yararlanmak doğru bir taktikti bana göre. Bobo'nun Galatasaray defans bloğu arasında ezim ezim ezileceğini tahmin edebildi Mustafa Denizli. Son 20 dakikada ayağına neredeyse top değmemesi de bu önermenin haksız olmadığını gösterdi. Nihat'ı nihayet kulübede görmek de benim açımdan çok hoştu. Dikkat ederseniz ilk yarı hiçbir şut tribüne gitmedi Nihat olmayınca. Holosko hala ürkek ve çekingen. Ama oynamalı. Nihat'ın sürekli yakaladığı ama kullanamadığı şansların hepsi bu adama helal olmalı bence. Eski formunu yakalayacak, ben eminim. Tello bitik, okeye dönüyor. Ekrem sınırlı top kullanma yeteneğiyle kendini paralıyor, ama son paslar ve ortalarda yetersiz. Ferrari'nin gözünü seveyim. Kaç maç sonra ilk kez top savunmanın göbeğine düşünce hassss..... demedim. Adam işi okulunda öğrenmiş işte.Faulsuz top çalmayı da biliyor, tehlikeli bölgedeki topu uzaklaştırmayı da.

Fener'in Bursa'yı yenerek liderliği alacağı hesabını yaparak liderle Beşiktaş arasındaki puan farkının 9'a çıkacağını hesaplamıştım, ama Bursa 2-0 geri düştüğü maçı 3-2'ye getirerek köprünün altından daha çoook sular akacağını belgeledi. Fener'in fikstür avantajından bahsediyorlar, ama Fener İstanbul'daki her maçı kazanamıyor ki! Beşiktaş'ın eksik maçını kazandığı takdirde liderle arasını 5'e indireceğini düşünürsek şampiyonluk öyle çok da hayal gibi durmuyor. Ama Beşiktaş'ın sahadaki basiretsizliğini ve beceriksizliğini de göz önüne alarak bundan sonra kaç maç kazanabileceğini düşünüyorum, sonra vazgeçiyorum düşünmekten, çünkü bulacağım sonuç hoşuma gitmiyor. Ligin bundan sonrasını gayet sakin, sessiz, durağan bir şekilde takip edeceğim. Nasıl olsa bizden bi bok olduğu yok, fazla heveslenmeden izlenecek bir lig Beşiktaşlılar için. Amaaaa, buradan gelip de şampiyon olursak Fenerlilerle Galatasaraylılarla, hatta Trabzonlularla bile (yazık lan, onlar da insan) çok fena John Benjamin Toshack geçerim, orası ayrı.

17 Şubat 2010 Çarşamba

Kusura Bakma Yılmaz Vural...




Nihayet Fatih Terim'den boşalan koltuk dolduruldu. Guus Hiddink 2 yıl milli takımımızın başında. Kendisinin daha önce Fenerbahçe'den "futbolu bilmiyosun lan sen sigi git!! diye kovulmuşluğu vardır. Hatta şu an ismini hatırlayamadığım bir spor yazarımız, kendisi için "bu adam Türkiye'de futboldan para kazandığı için utanıyorum" minvalinde bir söz sarfetmişti. Sonra bu adam o kadar utandı, o kadar utandı ki, utancından 98'de Hollanda'yla, 2002'de Güney Kore'yle yarı final oynadı. Avustralya'yı 2006'ya götürdü ve 2. tura çıkardı, 2008'de Rusya'ya yari final oynattı. Ve artık milli takımımızın başında. Ama bizim dinozorlar için hiç farketmez. Yaptırdığı antremandan, oyuncu seçimlerine, oynattığı sisteme kadar didik didik sorgulanacak, eleştirilecek, hakaret edilecek, "kendisi için " adam değil, eğer adamsa Türkiye'yi dünya şampiyonu yapsın" denecek. Kendisi Allahtan bize hazırlıklı. Kendisine şans diliyorum ve Fatih Terim'in koltuğuna oturmadan önce koltuğu bir güzel temizlemesini istiyorum, basiretsizlik ve kabadayılık bulaşmasın diye.
Bu arada Yılmaz Vural'a da geçmiş olsun diyor, acil şifalar diliyorum. Takım üstüste kötü sonuçlar alırsa da kimin nazar değdirdiğini söylemek lazım Hiddink'e.Hiddink, takımın üstünde göz var olum.

Ayın Elemanı...



Bloga yaptığı üstün katkılardan dolayı Hasan Omay'ı ayın elemanı seçiyor, başarılarının devamını diliyorum. Ödülünü ona ilk bir araya geldiğimiz zamanda takdim edeceğimi de ayriyeten belirtirim. Ayriyeten Emre Alayoğlu'nu da bloga zorla yaptırdığım katkılar sebebiyle "Ayın Tembeli", Serhan Günay'ı da yapmadığı katkılardan dolayı "Ayın Vurdumduymazı", Emrah Alayoğlu'nu ise "Ayın Lovenfood'u" seçiyorum. İtirazı olan varsa ya şu an konuşsun, ya da sonsuza kadar sussun. Evet, şu an geçtiğine göre, susun a.k.

10 Şubat 2010 Çarşamba

Sabri ya da Sarbi




Telleri kopmuş raket gibi bir sağ ayak, kör berberin elinden çıkma Justin Timberlake tarzı saçlarıyla, örnek (!) futbolcudur Sabri, ya da bazı avrupa kupası maçlarında gördüğünüz üzere Sarbi !


Futboldan çok para kazanamadığı söylenmekte, zira maç sonlarında ek iş olarak -sahaya bayrak dikilmesin diye- "bekçilik" yapmışlığı bile vardır.


Uzaktan yapmış olduğu, anlamsız-zamansız ve her defasında tribüne giden şutlarıyla taraftarda saç teli bırakmamış, sinir sistemlerinin çökmesine yol açmıştır. Bu durum bilim adamlarının da gözünden kaçmamış, " isabetsizlik-yanlış tercihlerin takım ve taraftar üzerindeki etkileri " isimli bir tez hazırlığına başlamışlardır.


Kısaca Sarbi önemli adamdır , bu ligin maalesef olmazsa olmazlarındandır (!)


Sarbi'yi daha iyi anlamak için; bkz: Sarbi'nin vücut çalımı isimli videosu. Vücut çalımından sonra Saidou'nun surat ifadesine dikkat !


Derbizede...


Arsenal, sezon başından beri oynadığı pozitif futbol ve attığı gollerle taraflı tarafsız herkesin övgüsünü kazanıyordu. İçeride dışarıda 3'er 3'er atarak şampiyonluk yarışının içinde kalmaya devam ediyorlardı. Ferguson'un sakızından ve Chelsea'nin milyar euroluk sahibinden sıkılanların bu sezonki şampiyonluk adayıydı Arsenal. Fakat, yine olmadı işte. Arsenal sahasında Manchester'e, deplasmanda Chelsea'ye pek bir varlık gösteremeden yenilince zirvenin 9 puan gerisinde kaldı ve kalibresinin henüz bu iki rakibi kadar büyük olmadığını kanıtladı. İlk yarıdaki Liverpool maçı hariç derbi kazanamadılar ki, Liverpool'un bu sezonki hali ortada.
Sakatlık belası bu sezon da Arsenal'in başına çorap ördü. Milli maç trafiğindeki fikstürde bir ara 12-13 sakat futbolcuyla yollarına devam etmek durumunda kaldılar. Öyle ki ellerinde forvet oyuncusu kalmamıştı. Devre arası yapılacak etkin bir fovet transferi bu sıkıntıyı giderebilecek bir müdahale olabilirdi. Ama Arsen Wenger, kimseyi beğenemedi. Futbolunu geliştirebilecek bir oyuncunun o an transfer marketinde bulunmadığını, kulübün parasını sokağa atmayı istemediğini,yola bu kadroyla devam etmenin çok daha pozitif olacağını söyledi durdu. Chamakh'ı, Gignac'ı, Balotelli'yi(o.ç),Hulk'u, Dzeko'yu beğenmedi, Arshavin'den santrafor yaratmaya çalıştı kadro dara düşünce de. Rakip Stoke City iken, Hull iken, Bolton iken herşey gayet güzel gidiyor, gol atacak oyuncu sayısının kısırlığı göze batmıyor, Fabregas, Arshavin maçı ortadan yırtıp alıyordu nasıl olsa. Fakat şampiyonluk yolunda çekişilen 2 rakiple oynanan karşılaşmalarda takke düştü, kel göründü. Wenger kendi özel kasası gibi gördüğü Arsenal transfer bütçesine yine dokunmayınca Premier Lig'in bu sezonki şampiyonunun adayları şubat ayından 2'ye düştü. Bu akşam Liverpool deplasmanına çıkıyorlar, fakat 3. sıradaki yerlerini sağlamlaştırma maçından öteye gitmeyecek bir maç olacak bence. Belki gelecek sezon Newcastle gelip şu ikilinin arasına girer de değişik bir şampiyon görürüz 2003-2004'ten beri...deeeeeeeeermişim.

8 Şubat 2010 Pazartesi

Kaçan Kovalanır


Geçen sezon devre arasından beri şampiyonluk yolunda Umut-Gökhan ikilisinin kaçırdığı goller sebebiyle Avni Aker'de Trabzonspor taraftarının ağzına pelesenk olan Fatih Tekke tezahüratları nihayet son bulmuş görünüyor. Öyle ki her kaçan golden, her kaybedilen puandan yeni yapılan transferi havalanında karşılarken bile duyduk onun ismini.
Yılan hikayesine dönen transferin öyküsü aslında çok basit bir hayat kuralıyla ilintili. "Kaçan kovalanır" Bu öyküyü üç aşamada irdeleyebiliriz.

Bölüm 1: Fatih kovalıyor, Yönetim kaçıyor...
Şampiyonluğun en büyük adaylarından biri olarak hazırlandığı geçen sezon devre arası hazırlık kampında, basın ve taraftarın büyük baskısı sonucu gündeme kerhen gelen transfer, yönetimin ayak oyunları sonucu gerçekleşmedi. Kulübüyle büyük sorunlar yaşayan Tekke, selektör yapıyor,Sadri Şener ve kurmayları bu transferi istemiyorlardı çünkü iyi giden takımın dengelerini bozmaktan korkuyorlardı. Fatih Tekke, Trabzonspor için sadece bir oyuncu değil, o coğrafyadan çıkan nadir karizmalardan biriydi ve camia üstünde çok büyük bir etkiye sahipti. Sadri Şener'in bu yönde Fatih'in oyunculuğunda ziyade karakter özellikleriyle ilgili -idman yapmaz,düzen bozar vg.- gibi açıklamaları oldu. Trabzonspor olmayacağını bildiği şartları direterek -yine Sadri Şener'in ağzından Fatih gelsin boş mukaveleye imza atsın ona yakışan budur- gibi, transferi çıkmaza soktu.

Bölüm 2: Fatih ve Yönetim istiyor Zenit vermiyor...
Avni Aker tribünlerinden Fatih Tekke tezahüratları eşliğinde kaçan şampiyonluk ve şampiyonlar ligi fırsatı Ersun Yanal'ı koltuğundan etti. Yeni sezona çok sıkıntılı başlayan yönetim başarısızlığını Fatih transferiyle gölgelemek istiyordu. Fatih'te Advoocat ile sorunlar yaşıyordu ve devre arasını PAF takımla idman yaparak geçiriyordu. Trabzonspor ucuza kapatmayı düşündüğü bu transferi, Zenit'in yüksek bonservis bedeli istemesi sonucu askıya almak zorunda kaldı. Aslında Zenit satmak istemiyordu çünkü, devre arası transfer şansı pek yoktu zaten kadroda git gide daralıyordu.

Bölüm 3: Yönetim Kovalıyor, Fatih Kaçıyor...
Bu devre arası Şenol Güneş'in isteği ile tekrar gündemin tek maddesi olan Fatih Tekke transferinde yönetim sezon sonu sözleşmesi bitmesine rağmen 1 milyon euro bonservis bedeli ödemeye bile razı oldu. Zenit'li yöneticilerle anlaşıldı Azeri bir işadamından para bile bulundu ancak Zenit'li yöneticiler bir kere Trabzonspor yöneticilerinin kulağına kar suyu kaçırmıştı. Fatih onlara Trabzonspor'a gitmek istemediğini söylemişti. Yönetim Fatih'i arıyor, Şenol Güneş gel idmanlara başla diye mesaj atıyor ama ulaşamıyordu. Basın toplantısından sonra iş birden kesildi ve TS resmi olarak Fatih ile ilgilenmediğini duyurdu.

Sonuç:
Tüm bu olanlardan 2 hafta sonra Rubin Kazan, Fatih Tekke ile anlaştığını duyurdu. 3 senelik mukavelenin sonucunda Tekke 7,5 milyon euro kazanacak. Böyle oluncada sadece bu işte yönetimin değil Fatih'in de haksız olduğu ve yanlışlar yaptığı sonucuna varıyoruz. Fatih bekleyip gelecek sezon başında 1,5 milyon euroya oynamak ve Şenol Güneşin boyunduruğu altına girmektense müthiş bir kontratla profesyonelce bir karar verdi geleceğini kurtardı. Ancak taraftarını kaybetti.

3 Şubat 2010 Çarşamba

Cuma'ya Çarşı Karışıyor.....

Olağan kongre yapıldı. Sanayi tüpü yine seçildi. Hem de büyük farkla. Taraftar Cuma günü Gençler maçında sonucu nasıl protesto edeceğinin tartışmasında şu sıra. Kimisi 15. dakikada stadı terkedelim diyor, kimisi 90 dakika protesto edelim diyor, içeri girelim ama çıt çıkarmayalım diyor...Her ne yapılırsa yapılsın, gelişen her türlü durumun Beşiktaş'ın lehine olmayacağı kesin. Hani yapılan protestolar hedefine varsa, varsın taraftar desteğinden yoksun kalsın, puan kaybetsin Beşiktaş. Ama yok ki öyle bi ihtimal. Adam gitmiyorum diyor. Küfür de etseniz gitmiyorum, protesto da etseniz gitmiyorum diyor. Zeka yaşı taş çatlasın 13-14. Bildiğin çocuk herif. "Şımarma lan otur oturduğun yerde!!!" diyorsun, bu sefer de verin topumu (paramı) gideyim diye ağlıyor. Seçimden sonra "20 sandığın 20sinden de galip çıktık, bu tarihte bir ilk" diyor. Ey sevgili EŞŞOLUEŞŞEK, Beşiktaş Şampiyonlar Ligi'nde 8 golü aynı maçta yiyen ilk takım oldu, o da bir ilkti tarihte, -belki de ilk ve tek olarak kalacak- niye çıkıp bahsetmedin? Madem yediğin her boku, hele hele bahsini etmeye değmeyecek her sandıktan galip çıkma mevzusunu bile dillendirmeyi biliyorsun, kırdığın diğer rekorlardan da bahsetsene!!! Mesela, bir teknik direktöre verilmiş en büyük tazminatı da senin sayende Beşiktaş Del Bosque'ye ödedi. Anlatsana nasıl başardın, bir de senin ağzından dinleyelim. İsmail Ünal'la birlikte karıştırdığınız hilelere hurdalara hiç girmiyorum, Yine Aşçıoğlu'na da başlamıyorum ki, öğle tatilinden mağazaya dönerken geç kalmayayım. Daha bunun allahı kitabı var, anası avradı var, var oğlu var. Öğle tatilinde günaha girmemeliyim.
Bu sezon ve bunu takip eden 2-3 sezon boyunca Beşiktaş'ın iç saha maçları işkence olacak Beşiktaşlılar için. Tribünlerimizde bulunan belli sayıdaki satılmış .ötveren hariç herkes, bir şekilde Demirören'den hıncı almaya çalışırken, en büyük zararı takıma verecek. yine Beşiktaş'lı futbolcuların İnönü'ye çıkarken suratları asılacak, ayakları titreyecek. Bırak puan kaybetmeyi, hatta gol yemeyi, verilen her pozisyonda, kaçırılan her golde Demirören'in 32 inçlik kafası ve onun günahlarının gölgesi düşecek oynanan futbola. Yine yuhlamalar ıslıklar ile bitirilecek 90 dakikalar. Şampiyonluk şansı henüz yitirilmemişken başlayan iç karışıklık, Uefa'dan bile edecek bizi büyük ihtimalle. Ne uğruna??HİÇ!!kocaman bir hiç. Çünkü götüne sürdüğü japon yapıştırıcısıyla iktidar koltuğuna oturan ve derdi Beşiktaş sevgisi değil, o makam koltuğuyla yiyebildiği rantlar olan 32 inç, oradan kalkmayacak.Kalk-ma-ya-cak. Beşiktaşlılık duruşunu maç kazandıktan sonra ağlamak sanan bu cibiliyetsiz, beceriksiz et kafalı yaratık, daha çooook yiyecek Beşiktaş'ı. Kendisinin yapımında ve yayınında emeği geçen herkesin allahtan belasını istiyor, iyi öğleden sonralar diliyorum.

Tekke-Kazan


Rubin Kazan, resmi internet sitesinden yaptığı kısa açıklamada, Zenit'in Türk forveti Fatih Tekke ile 3 yıllık sözleşme imzalandıklarını belirtti. Yapılan anlaşmanın Tekke'nin, Zenit ile olan anlaşmasının biteceği Ağustos 2010 tarihinden itibaren geçerli olacağı duyuruldu. Anlaşmanın detayı konusunda ise herhangi bir açıklama yapılmadı. Zenit Kulübü'nden ise transfer ile ilgili henüz herhangi bir açıklama yapılmadı.

Fatih Tekke bu transferle Rubin Kazan'daki 3. Türk futbolcu oldu. Rus takımında Gökdeniz Karadeniz ve Hasan Kabze de forma giyiyor.

www.fanatik.com.tr


Hasan Hoca'dan Fatih Tekke dosyasını açmasını bekliyorum. Cevapsız soru kalmasın, gerçekleri herkes bilsin. Ünal Karaman - Fatih Tekke mevzusu açıklığa kavuşsun. Bunları sivri dili ve sert kalemiyle (sert kaleme argo anlam yüklemeyelim lütfen) tanınan Hasan Omay'dan öğrenmek istiyorum. Kamuoyu Hasan Omay'ı göreve çağırıyor.

2 Şubat 2010 Salı

Şampiyonluk Mücadelesine Orta Sahadan Bir Bakış

Önümüzdeki haftalarda şampiyonluk adaylarının muhtemel puan kayıplarıyla daha da kızışacak olan süper lig mücadelesinin geçen seneden çok fazla tat vereceği kesin. Özetle mücadelede yer alacak takımları 3 kategoriye ayırabiliriz; mutlu sona ulaşması muhtemel en kuvvetli 3 favrori aday ile (Beşiktaş,Galatasaray ve Fenerbahçe) onları eküri olup biraz geriden takip eden 2 süpriz (Kayserispor ve Bursaspor) ve son olarak en dış kulvardan gelen kuponlarımızda eşşek kontejanından faydalanarak yer bulan yarışseverlerin bomba diye tabir ettiği Trabzonspor.

Her basiretli futbolsever gibi bizde bu mücadelede öne çıkacak takım yada takımların, saha içinde fark yaratacak en önemli unsurlarının -hakemlerimiz hariç- orta sahalarında göbekte oynayan iki adamları olduğu bilincindeyiz. Ancak analizimize girişmeden önce bu mevkinin önemini ve futbolumuzda geçirdiği evrime kısa bir paragraf açmamız yararlı olacaktır.

Spor basınımızın ön libero, cm jenerasyonu arkadaşların defansif ortasaha (DMC/defensive midfielder center) herkesten başka Mehmet Demirkol'un çapa diye tabir ettiği bu bölgenin önemi değil günümüz futbolunda 90'lı yılların başından beri dünya futbolunda her geçen büyük turnuva sonrası artarak devam etmiştir. Sadece bizim futbol dünyamıza yön verenlere sirayeti bir Marco Aurelio (o da Fenerbahçeye transfer olunca) kadar geç olmuştur. O da ancak 90 dk. içinde en çok alan kaplayan (9,5-12km) topla en çok dakika alan, en çok top çalan, en çok pas veren bu stratejik bölgenin oyuncularına hamal damgası vurarak.

Takımlarımıza şöyle bir göz atarsak orta göbekte ideal ikililer teknik adam tercihlerine göre; Fenerbahçe: Emre/Baroni, Galatasaray: Elano/M.Sarp, Beşiktaş: Ernst/Fink, Bursaspor: Ergiç/Hüseyin, Kayserispor: Shawky/Saidou ve Trabzonspor: Selçuk/Colman. Burada sistem olarak Beşiktaş'ı bir kenara ayırırsak diğer 5 takımımızın 4-4-2'nin bir varyasyonu olarak niteleyebileceğimiz 4-4-1-1 gibi alana yayıldığını gözlemliyoruz. Fenerbahçe: Güiza arkasında Alex, Galatasaray: Jo arkasında Arda, Kayerispor: Makukula arkasında Cangele, Bursaspor: Turgay arkasında Sercan, Trabzonspor: Umut arkasında Alanzinho. Beşiktaş ise diğerlerinden farklı olarak 4-3-3 'ün varyasyonlarını uygulumaya çalışıyor ama çokça 4-5-1 gibi sahada kalıyorlar. İdeal olarak Yusuf/Bobo/Nihat üçlüsünün etkisiz kalmasının sebebi özellikle hücuma çıkarlarken kanatlarda kullandıkları adamlar tipik kanat hücumcuları olmadığı için erken çoğalamıyorlar ve pozisyon sıkıntısı yaşıyorlar. Holosko'nun dönüşü belki sisteme işlerlik kazandırabilir.

Yukarıda ki isimlere baktığımız zaman en büyük sıkıntının Galatasaray'da göründüğünü gözlemliyoruz. Daha önceki yazımda da belirttiğim gibi GS yönetimi, çok büyük bir transfer yanılgısı içinde Neill hariç sürekli ileri uca yönelik transferler gerçekleştirdiler ancak sezon başından beri en büyük sıkıntıları orta göbekte. M. Sarp/Ayhan/Mehmet Topal 4-3-3 ün ortasında oynayabilecek yeterlilikte değiller sadece kesiciler ve topu oyuna sokma konusunda diğer 5 takımın çok gerisindeler. Ayrıca Galatasaray taraftarı 4-3-3 oynuyoruz ondan pozisyon veriyoruz diye kendini kandırmasın bariz 4-4-1-1 oynuyorlar. Rijkaard çoktan vazgeçti o sevdadan, ayrıca sezon başından beri ideal ikiliyi orada hala bulamadı şimdi Elano'yu M.Sarp'ın yanında deniyor ancak son iki maçta 60. dakikalarda Brezilyalıyı oyundan almak zorunda kaldı. M.Sarp ve Elano'lu orta sahanın Denizlispor'a karşı ne durumlara düştüğünü hatırlarsak Galatasaray'ın deplasman fikstürünüde göz önüne aldığımızda diğer takımlardan çok önce yarıştan düşüceğini tahmin ediyorum.
Not: (Bu yazı Antalyasporla yapılan kupa maçından önce kaleme alınmıştır.)
Bursaspor ve Kayserispor'un kadro darlıkları ve belirttiğimiz bölgedeki alternatifsizlikleri yüzünden Avrupa Ligini zorlayacaklarını, Fenerbahçe ve Beşiktaş'ın da rezil forvet performanslarına rağmen orta saha oyuncularının kaliteleri sayesinde Şampiyonlar Ligine gideceğini düşünüyorum.









1 Şubat 2010 Pazartesi

İşte Yeni Dönem Beşiktaş Yönetim Kurulu..Hayırlı Olsun.


İbrahim Altınsay:

“Kulübü büyüttüklerini söyleyenlerin büyütüğü tek şey borçlardır. 5.5 yılda 5 teknik direktör, 63 futbolcu alınmış. bir futbol takımı gelmiş, diğeri gitmiş. bu anlayışın profesyonelleşmeden söz etmeye hakkı var mı?

içerde ve dışardaki davalar artmış. bosque tarihe geçmiştir. Beşiktaş’ı yöneten anlayış para saçmaktan başka bir şey yapmıyor.

35 milyon euro bonservis ödenmiş, yani 73 milyon lira.. yüzde 10 iskonto yaptık mı, tam da başkanın borcuna denk geliyor.

önerim şu, başkan yıldırım demirören futboldan çok anlıyor ya, kursun bir menajerlik şirketi, futbolcuları ona verelim.”


Premier lig yorumlarken acayip kafa açıyosun, çenen kapanmak bilmiyor, ama mesele Beşiktaş olunca.. Ağzından damlayan balları ekmeğe sürüp yiyeyim İbrahim Hoca.