Arabanın Torpidosuna Sokarım!!!!!

Arabanın Torpidosuna Sokarım!!!!!
Murat Özarı: - Eğer var ya bak sana Fikret Engin sana bişey söyliyim, bak bi dakka ya, bi dakka sana bişey söyliyim, o Teoman, sen şimdi burdasın ya, sen benim arkadaşımsın, Fikret Engin, ben senin için ölüme giderim. Fikret Engin: - Eyvallah, ben de giderim abi, tamam. Murat Özarı: - Sen benim kader arkadaşımsın. Teoman Bey, sana benim yanımda öyle vuracak var ya, O Teoman'ı var ya, arabanın torpidosuna sokarım!!!

15 Eylül 2011 Perşembe

Tarih & Tekerrür


Trabzonspor'un efsanevi 1-0'lık İnter galibiyetinin 28. yıldönümünde Şampiyonlar Ligi ilk maçında yine İnter ile karşılaşması belki de olacakların işaretiydi. 14 Eylül'ü İnter için hatırlanmak istenmeyen günler arasına almak elindeydi Trabzonspor'un. Şenol Güneş tribünde Burak ve Adrian kırmzı kart cezalısı olduklarından sahada değilllerdi, dolayısıyla İnter mutlak favori başlıyacaktı oyuna. İnter sahasında kağıt üstünde grubun en zayıf takımına üstünlüğünü kabul ettirebilmek ve skoru erkenden çözebilmek baskılı başlamak istedi, sadece istedi ama, yapamadı. Trabzonspor sahadaki yerleşimini öyle iyi ayarladı ki, topa daha çok sahip olan İnter tehlike oluşturacak şut imkanı bulmakta zorlandı. Nagatomo ve Maicon'un bindirmeleri Celutska ve Cech'in yerinde kademeleriyle eridi gitti. Topu yükselttiklerinde ise karşılarında Glowacki, Giray ve Tolga vardı. Zokora'nın ön alanda yaptığı bitmek bilmeyen baskı İnter'in kalbi Sneijjder'in Zarate ve Pazzini'yi besleyememesine yol açtı. Burak'sız Trabzonspor'un da hücum gücünün törpülendiği açıkça ortadaydı. Halil, Alanzinho ve Henrique birbirlerine dönük ve dikine oynama fırsatı bulamadılar. Ama Colman'ın geçen sezon neredeyse hiç görülmemiş istekli ve diri oyunu pozisyon getiremese de, topu rakip alanda tutmak istedikleri zamanda bordo-mavililere epeyce metre kazandırdı. Trabzonspor'un İnter'in üstünlüğünü kabul edip 3 net pozisyon birden verdiği 30. dakika dışında (ki Tolga 3 pozisyonda da son derece başarılıydı), İnter ilk yarıda istediklerinin hiçbirini yapamadı. İkinci yarı da hemen hemen aynı karakterle başladı. Gol atmak için sabırsızlanan ama sabırsızlığı kadar üretkenliği olmayan İnter atakları Zokora ve Colman'a çarparak eridi. Trabzonspor tam da oynaması gerektiği gibi oynuyordu. Buradan çıkarılacak 1 puan bile önümzdeki maçlar için moral ve avantaj demekti ne de olsa. İnter'in savunma bloğunu yavaş yavaş öne çıkarması Trabonzspor'un gol için iştahını kabarttı ama yapılan basit top kayıpları yaratılabilecek pozisyonları başlamadan bitirirken, Pazzini ve Milito'ya geçit vermeyen Tolga takımını oyunda tutuyordu. 76. dakikada kazanılan kornerde Halil maç boyunca yaptığı tek müspet hareketi yaparak topu yarım voleyle kaleye yolluyor, üst direkten dönen ve sol çapraza açılan topu ise Celutska, Lucio ve Cambiasso'nun arasından Cesar'ın tersine, yerden arka direğe yollayarak  Trabzonspor'u öne geçiriyordu. Messi'nin, Ronaldo'nun attığı gollerde götü yırtılana kadar bağıran İlker Yasin'in o sesi ve coşkusu neresine kaçmıştı bilmiyorum ama Trabzonspor öndeydi artık. Kalan 15 dakikada yine müthiş koordineli ve dikkatli bir savunma bloğu vardı İnter'in önünde. Herkes canla başla kaleyi savunuyor ve yardımlaşıyordu, kazanılan toplar etkili ve sakin kulanılsa 2. gol bile gelebilirdi. Zokora baktı takım heyecandan ileri çıkamıyor, topa basa basa, çevire çevire oyunu bitirdi. Trabzonspor Şampiyonlar Ligi'nde oynadığı ilk maçta İnter'i yenerek grup liderliğine otururken, 900bin euro maliyetle Sparta Prag'dan alınan Celutska, attığı galibiyet golüyle bonservisini çıkarıyordu. Ha bir de "bu İnter'i biz de yenerdik" diyen hazımsız Fener'li arkadaşlarımız vardı ki, onlara söylemek istediğim, "lütfen mikrofona konuşun".

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder