Arabanın Torpidosuna Sokarım!!!!!

Arabanın Torpidosuna Sokarım!!!!!
Murat Özarı: - Eğer var ya bak sana Fikret Engin sana bişey söyliyim, bak bi dakka ya, bi dakka sana bişey söyliyim, o Teoman, sen şimdi burdasın ya, sen benim arkadaşımsın, Fikret Engin, ben senin için ölüme giderim. Fikret Engin: - Eyvallah, ben de giderim abi, tamam. Murat Özarı: - Sen benim kader arkadaşımsın. Teoman Bey, sana benim yanımda öyle vuracak var ya, O Teoman'ı var ya, arabanın torpidosuna sokarım!!!

27 Ağustos 2010 Cuma

Döküldük...

Fenerbahçe PAOK'a madara oldu, Galatasaray Ukrayna'dan çok dramatik bir biçimde galibiyet çıkaramadı, Trabzon Liverpool'u salladı salladı yıkamadı. Beşiktaş Türkiye'nin şerefinin en azından 4'te 1'ini kurtararak Avrupa Ligi'nde devam etmeye hak kazanan tek takımımız oldu. Gerçi rakibimiz diğerlerine göre çok daha zayıf ve kapasitesi sınırlıydı ama, biz Beşiktaş taraftarı, avrupa kupalarında diğerleri sevinirken hüsran yaşamaya o kadar çok alışmışız ki...Helsinki'yi yendik diye gurur bile duydum lan.
Quaresma'nın golü süper.25 metreden tam çatala vurdu. Deivid'in Chelsea'ye attığı golü hatırladım bi an. Golden sonra ayağını topa sokmayan takım, rakibin gerek cenabetliği, gerek beceriksizliği sayesinde maçı önde götürdü. Bobo'nun insan üstü gayretiyle Guti'nin önüne yuvarlığı topla galibiyeti de garantileyince Helsinki de iyice saldı. Sefa pezevengi tadında devam eden maç Necip'in ve Holosko'nun golleriyle 4-0 bitti.
Fenerbahçe ise karşılaşmanın ilk yarısında Stoch ve Niang'ın kişisel çabalarıyla hazırlanan pozisyonlarda son vuruşlarda etkisiz kalınca soyunma odasına tedirgin gitti. Emre'yle golü bulduktan sonra daha da rahatlaması, paniğe kapılan rakibin üzerine daha fazla giderek tur skorunu kendine çevirmesi gerekirken, anlaşılmaz bir biçimde eller ayaklar birbirine dolanıp kalınca normal süre 1-0'a kitlendi. Alex'le gollük şutlar bulan ama kaleyi göremeyen fener, Bilica'nın sahada ibnelik peşinde koşmaktan başka bir boka yaramadığı farkedene kadar daha çok hüsranlar yaşayacak, bu belli. Dün degajdan gelen topta rakibine kafayla asist yapma imkanı veren bu puşt, Selçuk ile birlikte 5. haftada Beşiktaş'ın en büyük kozu.

4. dakikada gelen golle futbolcusundan tribününe 1976 ruhuna bürünen Trabzonspor, gereken baskıyı kuramayıp oyunu rakip sahaya yıkamayınca, Liverpool tecrübesi kendini her geçen dakika belli ederek "bu maç böyle bitmez hacı" dedirtti. Diğer izleyenler ne düşündü bilemiyorum, ama ben Trabzonspor'un ikinci yarı 1-0'ı koruyamayacağını daha 35. dakikada aymıştım. Nitekim maçın ikinci yarısında topa çok daha fazla sahip olan Liverpool maçı bir ara Trabzonspor cezasahası önünde oynamaya başlayarak atacağı gollerin sinyalini verdi. Ama tempoyu çok yükseltti ve doğal olarak yorulmaya, nefesten düşmeye başladı. Tam bu anda Trabzonspor'un ikinci golü geldi. Kendi kalesine. Kısmetsizlik mi dersin, olacağı vardı mı, bilemiyorum.O dakikadan sonra maçın kalan kısmı teferruat oldu. Beraberlikten sonra can havliyle saldırırken kalesini kapatamayan Anadolu kaplanlarımız Liverpool eşleşmesinden puan çıkaramadan elendi. Fakat mücadeleleri alkışa değerdi.

Galatasaray Belgrad deplasmanına da 2-2 gitmişti. Rakibi Sırbistan'da beşleyip dönünce, taraftar berbat gidişata rağmen "acaba mı lan!!" dedi. Fakat geniş özette izlediğim kadarıyla, Galatasaray sahada kazanmak için herhangi bir çabada bulunmadı. "11 kişi çimlerde gezinelim de belki götümüze başımıza çarpıp kaleye girer" gibisinden dolanıyordu bir zamanın avrupa fatihi. Kewell ile Baros'u çıkardığın zaman Galatasaray'ın Türkiye Ligi'nde ilk 10'a girmekte zorlanacağını söylemişti şimdi adını hatırlayamadığım bir spor yazarı. "Hakkaten doğru lan!" dedim kendi kendime. Mustafa Sarp, Barış Özbek, Ayhan Akman, Serdar Özkan gibi ayağı keresteden hallice, ciğerleriyle futbol oynayan beyin eksiği olan adamların önüne Baros gibi müthiş bir forvet de koysan hiçbir halta yaramaz dün de görüldüğü üzere. Çüpe atılan koskoca bir 90 dakikanın ardından güzel Allah'ım "al sana bi şans daha, al da hayrını gör" deyince, Lyiv'li oyuncunun ayağı kaydı, Arda'nın lokum pası Aydın'ın ayağına oturdu. Fakat galatasaray ve özellikle Hakan Balta avrupa kupalarına veda etmeyi o kadar istiyordu ki, bu isteğin önüne kimse geçemedi.

Sonuç olarak tek takımla Şampiyonlar Ligi'ndeyiz, tek takımla da Avrupa Ligi'nde. Avrupa Ligi'ne en az 3 kez katılmış takımlar içerisinde gruptan çıkamayan tek takım olarak bir rekoru daha tersten kıran Beşiktaş, ilk kez Şampiyonlar Ligi oynayacak olan ve ısrarla gruba Real Madrid'i isteyecek kadar beynine kan gitmeyen Bursaspor. Yüca rabbim Türklerin yardımcısı olsun.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder