Arabanın Torpidosuna Sokarım!!!!!

Arabanın Torpidosuna Sokarım!!!!!
Murat Özarı: - Eğer var ya bak sana Fikret Engin sana bişey söyliyim, bak bi dakka ya, bi dakka sana bişey söyliyim, o Teoman, sen şimdi burdasın ya, sen benim arkadaşımsın, Fikret Engin, ben senin için ölüme giderim. Fikret Engin: - Eyvallah, ben de giderim abi, tamam. Murat Özarı: - Sen benim kader arkadaşımsın. Teoman Bey, sana benim yanımda öyle vuracak var ya, O Teoman'ı var ya, arabanın torpidosuna sokarım!!!

30 Ekim 2010 Cumartesi

Ne şiş yandı, ne kebap..


Sonucu zirveyi derinden etkileyecek olan haftanın maçında Fenerbahçe, Bursaspor deplasmanından 1-1'lik beraberlikle döndü. Zirveyi takip eden tüm takımların ağzı sulandı, kazanılacak bir 3 puan haftayı 2+2=4 puanlık bir kazançla kapatmak anlamına gelecek.
Karşılaşma Fenerbahçe'nin Bursaspor yarı alanında uyguladığı oldukça yoğun ve etkin bir presle başladı. Emre ve Mehmet Topuz başta olmak üzere Fenerbahçe ortasahası Bursaspor'a rahat top kullanma imkanı vermedi, ileriye uzun ve anlamsız vuruşlar yaparak topu savunmadan çıkarmaya çalışmalarına neden oldu. Özellikle Emre'nin taa orta yuvarlaktan Ivankov'un ayağındaki topu kapmak için kalktığı müthiş deparlar bir anlamda Fenerbahçe'nin oyun anlayışının bir özetiydi. Topu kapıp Bursaspor ceza yayına kadar götürme konusunda sıkıntı yaşamayan Fenerbahçe, pozisyon üretkenliğinde aynı başarıyı gösteremedi fakat, Semih'le öne geçmesini de bildi. Golün yarısından fazlası Emre'nindi. Dakikalar 32'yi gösterdiğinde topa hakimiyet oranı 59'a 41 Fenerbahçe lehineydi. Fakat Bursaspor taraftarın da arkadan itmesiyle yavaş yavaş kısa paslarla sahasından çıkıp Fenerbahçe'yi göbekten delmeye çalıştı, onlarda da üretkenlik sınırlı olunca Bursaspor Sercan'ın Volkan'la karşı karşıyasından başka pozisyon bulamadan devre sona erdi.
İkinci yarı'nın hemen başında yüklenen Bursaspor bir yan toptan golü erken bulunca, tempo arttı. Fenerbahçe tüm ortasahasını olduğu gibi oyuna katmaya başladı. Yobo ve Bilica bile Bursapor yarı alanını sık sık ziyarete başladılar. Batalla'nın ve Turgay'ın ısıran oyununa, Hüseyin de sertliğiyle katılınca kıran kırana ve yüksek tempolu, hiç de alışkın olmadığımız kadar zevkli bir Türkiye Süper Ligi maçı çıktı ortaya. Stoch'un, Gökhan'ın, Caner'in  pek gününde olmaması Fener'in kanatlarını tıkadı. Bursapor'dan Ali Tandoğan ve Volkan Şen de onların bu durgunluğuna baskın bir karşılık veremeyince duran toplar haricinde kenarlardan etkili ortalar gelmedi. Müthiş tempoya ve akıcı oyuna rağmen çok pozisyon üretilemedi. İkinci yarıya damgasını vuran 2 pozisyon ise Sercan ile Volkan arasında cereyan etti. İleride ve çizgi halinde yakalanan Fenerbahçe savunmasının arkasına sarkan Sercan berbat vuruşlar yaparak Volkan'ı ihya etti. "fiyatı bilmemkaç milyon eurodan aşağı değil, çocuğumu keserim Sercan'ı satarlarsa, milli takımda banko oynamalı" gibisinden yorumlarda bulunanlara beceriksizliğiyle tokat gibi bir cevap veren Sercan Yıldırım, kendisinden cacık olmayacağını bana bir kez daha kanıtladı. Futbolun sadece rakibin üzerine doğru top sürüp tek ayağı üzerinde ceylan gibi sekerek rakibin tersine doğru hamle yapmaktan ibaret olmadığını birinin bu denyoya anlatması lazım. Bursaspor'un Fenerbahçe gibi çok önemli bir rakipten alamadığı 3 puanın en büyük sorumlusu o bence.
Biliyorum, sürekli Emre'den bahsediyorum ama kendisine ayrı paragraf açmak lazım. Bu günahım kadar sevmediğim, önümde ölse 1 bardak su vermeyeceğim adam, şu anda süper ligin Serkan Balcı ile birlikte en formda  ve yararlı oyuncusu. Yiğidi öldürsem de hakkını veriyorum, kaptığı toplarla, dikine oynamaktaki başarısıyla, rakibe yaptığı müthiş presle birlikte muazzam yüksek pas yüzdesiyle Fener ortasahasının en değerlisi.
Ha bir de Türk bilimadamlarından bir isteğim var, sadece Bilica'yı öldürecek bir bomba icat etsinler. Dereağzı'na atılınca sadece Bilica ölsün. Şimdiden teşekkürler.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder