Arabanın Torpidosuna Sokarım!!!!!

Arabanın Torpidosuna Sokarım!!!!!
Murat Özarı: - Eğer var ya bak sana Fikret Engin sana bişey söyliyim, bak bi dakka ya, bi dakka sana bişey söyliyim, o Teoman, sen şimdi burdasın ya, sen benim arkadaşımsın, Fikret Engin, ben senin için ölüme giderim. Fikret Engin: - Eyvallah, ben de giderim abi, tamam. Murat Özarı: - Sen benim kader arkadaşımsın. Teoman Bey, sana benim yanımda öyle vuracak var ya, O Teoman'ı var ya, arabanın torpidosuna sokarım!!!

15 Ocak 2011 Cumartesi

4 Büyüklerde Transfer...


Spor Toto Süper Lig'de Trabzonspor'un rakiplerini silindir gibi ezip geçmesi ve devreyi lider kapatmasından sonra, transfer sezonu hareket kazanmaya başladı. İlk yarıdaki kadro zaafiyetinin kadronun geniş olmaması sonucu yaşandığını sanan Schuster, cani ve kana susamış kondisyonerimiz Cascallana'ya taaa Avrupa'lardan taze et getirdi. Adnan Polat ise ilk yarıda yaşanan rezilliği örtbas edebilmek adına ezeli rakipten sözleşmesi feshedilmiş tavernacı futbolcu transfer etmenin uygun kaçacağını düşündü. Gerek oyun, gerekse kadro olarak gayet iyi durumda olan Trabzonspor, Şenol Güneş bunu yeterli görmemiş olacak ki, önemli takviyeler yaptı. Devre arasının en akıllı uslu takımı, şaşılacak bir iştir ki, Fenerbahçe oldu. Tabi bu suskunlukta Aykut'un "takıma takviye yaptırıp da Trabzonspor'a yaklaşamazsam Aziz Yıldırım tüm aileme domuz bağıyla işkence yapar" korkusunun da payı vardı. İsterseniz 4 büyük takım açısından transfer sezonunu biraz daha ayrıntılı mıncıklayalım:

Türkiye'de transferde en büyük sükseyi Beşiktaş yaptı. 3 Portekiz'li milliyi gözünü kırpmadan takıma katan ve yabancı sayısını 14'e çıkaran Beşiktaş, Avrupa'da futbolcusuna kulüp bulamayan menajer ve kuluplerin umut ışığı oldu. Atletico Madrid'in yıldızlarından Simao'yu 900bin euroya Türkiye'ye getiren Beşiktaş, Werder Bremen'den Almedia için ise yurtdışından bir fon ile anlaşarak bonservisi bedavaya getirdi. Valencia'dan Manuel Fernandes de kiralık olarak yarım sezonluğuna siyah-beyazlı formayı giyecek. Bu transferlere kontenjan açabilmek için tonla para ödeyerek aldığı eski yabancılarını gazete promosyonu dijital sözlük misali kupon karşılığı dağıtan, bu adamları elden çıkarırken kasaya 5 kuruş koyamayan Beşiktaş'ın getirdiği yeni yıldızlara ne kadar az para harcadığı konuşuldu ve övüldü de, mesela 4.5 milyon euroluk Zapo'nun bedavaya yurt çapında şenlikler düzenleyerek yollanmasına hiiiiç yer verilmedi basınımızda. Ben, zamanında Fatih Sonkaya'yı 500bin euro'ya, Youla'yı 1.6 milyon euro'ya satarak kar eden bir Beşiktaş'a aşinayım (Youla ulan Youla, Youla'dan kar ettik biz!!!),  Holosko'nun İstanbul Belediye'ye Demirören'ın belediyeden aldığı imar izinleri karşılığında pamuk ırgatı gibi yollanması kanıma dokunuyor. Bonservisine 8.5 milyon euro bayılmak suretiyle Gaziantepspor'u münhasır medeniyetler seviyesine çıkarttığımız Tabata'yı da yarın öbür gün adam tutup dövdürerek Buca'ya imza atması konusunda ikna edeceklerini düşünüyorum.

Ara transfer sezonu Galatasaray için de oldukça hareketli ve çalkantılı geçti. Sarı-kırmızılı takımın Colin Kazım tercihi çok konuşuldu. Fenerbahçe'nin sözleşmesini feshetmesinden 5 dakika sonra Galatasaray'a imza atan Colin Kazım'ın transferi Galatasaray'lı taraftarların çoğunu, en azından benim tanıdığım Galatasaray'lıların çoğunu kahretti. Stad mtad, Samiyen-Türk Telekom Arena falan derken basiretsizliğini biraz olsun unutturan Adnan Polat yine taraftarın hedefinin 12'sine oturmuşken Kazım'ın Ali Sami Yen'in son golüne imza atarak Galatasaray ve Türk futbol tarihine geçmesi Galatasaray'lıları iyice şaşkına çevirdi. Hemen ardından Romanya'nın Cluj takımından alınan Culio ise büyük eleştiriler eşliğinde Türkiye'ye geldi, Beypazarı gibi Şampiyonlar Ligi seviyesinde bir takım karşısında (!) gösterdiği performans sonrasında sarı-kırmızılılar tarafından ikinci devrede kurtarıcı olarak görülmeye başlandı. (Şampiyonlar Ligi'nde bu sezon 6 maçta 1 gol 4 asistle oynayan bir adamın Türkiye'ye gelirken bunca eleştiri alması da çok garip, Beypazarı karşısında iyi oynayınca yere göğe sığdırılamaması da.) 8 milyona aldığı Elano'yu devre arası gelmeden 2.9'a satarak bu işten müthiş bir kar yaparak alnının akıyla çıkan ve dünya ekonomisine yeni bir bouyt kazandıran sarı-kırmıızlı yönetim, 7.5 milyona aldığı ve Hagi'nin sakız çiğnediği için sittir ettiği Misimoviç'ten devre arasında ne kadar kar edeceği de yeni yılın en çok merak edilenleri arasında. Fakat hepsi bir yana, 4-5 ay içinde bunca destana imza atan Adnan Polat ve ekibinin bana göre transferdeki en önemli hamlesi Serdar Özkan'ın sözleşmesini feshetmek oldu. Bedavaya Beşiktaş'tan alınan Serdar'ın "lanet olsun bundan gelecek paraya da, oynayacağı topa da" denerek erken erken kovularak Ankaragücü'ne yollanması sezonun en iyi transfer hamlelerinden biri.

Lider Trabzonspor, sezon sonunda en yakın rakibine 30 puan fark atma niyetinde ki, makine gibi işleyen takıma 3 önemli takviye daha yaptı. Polonya'nın Wisla Krakow takımından biri savunma diğeri hücum oyuncusu olan Brozek kardeşleri transfer eden Karadeniz ekibi, Ankaragücü'nden de Mehmet Çakır'ı  Trabzon'a getirdi. Polonyalı kardeşlere toplam 2 milyon euro bonservis ödeyen Trabzonspor, Mehmet Çakır için ise para ödemedi. Şu anda oynadığı 1960 model (!) futbolla rakiplerinden yeterince üstün olan Trabzonspor, ikinci yarı bir kadro zaafiyeti yaşayıp da bir sürprize, daha doğrusu bir mucizeye kurban gitmemek için işleri şimdiden sıkı tutuyor. 1996 yılındaki o ağır travmanın izlerini halen beyin kıvrımlarında taşıyan Trabzon halkının o felaketin tekrarı halinde kendisini lime lime doğrayıp sonradan toplu şekilde intihar edeceğini tahmin edebilen Şenol Güneş, rahat ve huzurlu bir ikinci yarı geçirmek niyetinde. Her gördüğümde bana Serdar Ortaç'ın klip zencilerini hatırlatan Faty Papy'nin onca zaman bünyede tutulduktan bu transfer döneminde kontenjan sıkıntısı sebebiyle serbest bırakılması ise benim için hayal kırıklığı oldu. İzlediğim 1-2 röportajına paralel olarak söylüyorum, Türkiye tam da yeni Kompela'sını bulmuştu...

Aykut Kocaman'ın Fenerbahçe'si, transfer sezonunun en suskun büyüğü. Hatta tek suskun büyüğü. Hatta birleştirelim, tek ve en suskun büyüğü. Buraya yazacak pek bişey olmadığı için lafı ağzımda geveliyorum. Fenerbahçe'nin ikinci yarıda ilk yarıya göre tek artısı Guiza olacak gibi görünüyor. Topuğundaki sakatlığı yavaş yavaş atlatıp ikinci yarı forma giyebilecek duruma gelen Guiza, "Niang'ı takımdan kesicem, hem de kıtır kıtır" dedi. Semih ve Niang'ın ligin son haftalardaki formsuzluğundan sonra bir hücum elemanı transferinin şart olduğunu düşünen Aykut Kocaman, Aziz Yıldırım'dan aldığı cevaptan sonra korkusundan bir daha "transfere ihtiyacımız var" diyemedi. Yıllık ücreti eşşek yüküyle verilen Guiza'yı ileri uçta alternatifler arasına sokup ekonomik olarak akıllıca hareket etmek gerektiğini Aykut Kocaman'a uygun bir dille, tane tane anlatan Aziz Yıldırım devre arasını transfer yapmadan geçirmeyi düşünüyor. Takımın puan, futbol ve sistem olarak çok önde olan Trabzonspor'u transfer yaparak yakalayamayacağını kavrayan başkan, bana göre doğru iş yaptı. Bir de Brezilya'lı sıkıntısı var tabi. Alex kendisi açısından gidişattan memnun olmadığı zamanlarda sürekli yaptığı gibi, Brezilya basınına ve kendi internet sitesinde yaptığı açıklamalarla yine gündeme bomba gibi düştü. Artık başının çaresine bakacağını ve profesyonellik çerçevesinde davranacağını kamuoyuna açıklayarak, taraftarın da yönetime kuracağı baskıyla istediği rakama, istediği uzunlukta bir sözleşme koparmak isteyen Alex, Brezilya'da hocası Aykut Kocaman'ın arkasından bir ana avrat küfür sallamadığı kalan Santos'la birlikte Fenerbahçe'nin sırtındaki kamburlardan. Türkiye Kupası'na Yeni Malatya yenilgisiyle veda eden futbol takımı şu an bütün bunların eşliğinde tam bir sallantıda ve bu sallantının ilacı kesinlikle transfer değil.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder