Arabanın Torpidosuna Sokarım!!!!!

Arabanın Torpidosuna Sokarım!!!!!
Murat Özarı: - Eğer var ya bak sana Fikret Engin sana bişey söyliyim, bak bi dakka ya, bi dakka sana bişey söyliyim, o Teoman, sen şimdi burdasın ya, sen benim arkadaşımsın, Fikret Engin, ben senin için ölüme giderim. Fikret Engin: - Eyvallah, ben de giderim abi, tamam. Murat Özarı: - Sen benim kader arkadaşımsın. Teoman Bey, sana benim yanımda öyle vuracak var ya, O Teoman'ı var ya, arabanın torpidosuna sokarım!!!

30 Ocak 2011 Pazar

Beşiktaş seninle donmaya geldiiik, Beşiktaş!!!!

Olmadı... Beşiktaş'ın peşinden -25 dereceye bile koşturduk ama galibiyet göremedik. Ağzımız yüzümüz dondu, sesimiz kısıldı, bir de üstüne puansız döndük evlere. 17'de 17 bir ütopyaydı zaten, erken erken boyumuzun ölçüsünü almamız bir bakıma isabet oldu. Daha gerçekçi hedefler peşinde koşturabiliriz rahat rahat. Bana öyle geliyor ki, Beşiktaş diğer Süper Lig takımlarıyla oynayacağı tüm karşılaşmalarda sahanın favorisi olur, galibiyetler elde eder, ama isterse son hafta şampiyonluk Belediye maçından gelecek 3 puana kalsın, havasını alır. Ben bugün Olimpiyat Stadı'na giderken bırak galibiyeti, puandan bile emin değildim, korktuğum da başıma geldi zaten. Beşiktaş maçlarında izlediğim Belediye takımı öyle bir oyun oynuyor ki, Nou Camp'da Barcelona'yı bile uyutup İskender ve İbrahim Akın'ın kontradan bulduğu bir golle 1-0 kazanırlar, son dakikalarda da farkı kaçırırlar havası veriyorlar bana.
Oyunun büyük bir bölümünde hiç ortada yoklardı, Beşiktaş ise baskılı ve pozisyon bulan taraftı. Rakip sahaya yerleşti, sağlı sollu bindirmeler sonucunda toplamda 12 korner kazandı, hiç sonuç alamadı. Belediye kullandığı tek kornerde ligin en güven veren kalecilerinden Cenk'in topu elinden kaçırmasıyla öne geçti. Devre bitene kadar toparlanıp beraberliği bulsak bari diye düşünürken bir de üstüne Aurelio oyundan atıldı ve maç orada bitti Beşiktaş için. Takımın ikinci yarı yaptığı tempo ve kendinden bir kişi fazla olan rakibe yaptığı anormal baskı ile yakaladığı pozisyonlardan sonra Simao'nun mükemmel golüyle beraberliği bulması umut aşıladı aslında ama bir gözümüz Belediye topu kapar kapmaz Beşiktaş kalesine doğru dikine koşular yapan rakip uç elemanlarındaydı hep. Cenk bir çıkardı, iki çıkardı, üç çıkardı, hatta dört çıkardı ama İskender'in şutunda çaresiz kalınca yine hüsranla döndük İkitelli'den. Almeida'nın sürekli savunma çizgisinin önünde kalarak ofsaytta pas beklemesi ve fiziğine göre dayanıksız görüntüsü, sahadaki yabancı hakkımızı doldurmadığımız halde takımı 2 sezondur sırtında taşıyan Ernst veya top tekniği ve mücadelesiyle en az onun kadar yararlı olabilecek Fernandes yerine stoperlerin arasına yuva yapan Aurelio'nun tercih edilmesi bana göre maçın en büyük 2 hayal kırıklığıydı. Ekrem'in maç eksiği olduğu da açıkça ortada, şu an için sakat veya cezalı olmadıkça sağ tarafın Hilbert'e emanet edilmesi kaçınılmaz görünüyor. Quaresma'ya fazladan bir top verilmesi lazım. Gününde oldu mu mest ediyor, ama değilse de egoistliğini izlemek tam bir eziyet. Guti ve Simao'dan Allah razı olsun, yorulana kadar gayet gayretliydiler. (Simao'nun 2 maçtır İspanya ve Portekiz'deki performanslarına göre verdiği çalışkan görüntü beni hafiften döt ediyor gibi. Almeida ise beni doğruladı, özellikle bugün)
Beşiktaş'a kurduğu istatistiksel ve psikolojik üstünlüğün farkında olan Abdullah Avcı'nın, 5 maçtır kaybeden takımının çıkış maçı olarak kendi sahasındaki Beşiktaş maçını seçmesi gayet mantıklı. Ve bugüne kadar bu takım ile oynanan 9 maçı da izlediğim için rahatlıkla iddia edebilirim ki, kazandığımız 2 maç hariç, beraberlik ve mağlubiyetle biten 7 maçta da Abdullah Avcı'nin takımı aynı oyun sistemi ve taktiğiyle Beşiktaş'ı düğüm ederek tarihi farkları kaçırdı. Belediye sürekli oyunu kendi sahasında kabulleniyor, topla oynama istatistikleri hep Beşiktaş'tan yana ama tabelada yazan goller her daim Belediye'nin. Beşiktaş bu takımı çözdüğü gün, Avrupa şampiyonluğuna bir adım yaklaşacak, eminim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder