Arabanın Torpidosuna Sokarım!!!!!

Arabanın Torpidosuna Sokarım!!!!!
Murat Özarı: - Eğer var ya bak sana Fikret Engin sana bişey söyliyim, bak bi dakka ya, bi dakka sana bişey söyliyim, o Teoman, sen şimdi burdasın ya, sen benim arkadaşımsın, Fikret Engin, ben senin için ölüme giderim. Fikret Engin: - Eyvallah, ben de giderim abi, tamam. Murat Özarı: - Sen benim kader arkadaşımsın. Teoman Bey, sana benim yanımda öyle vuracak var ya, O Teoman'ı var ya, arabanın torpidosuna sokarım!!!

14 Şubat 2011 Pazartesi

Ronaldo Bıraktı...


Futbol dünyasından bir yıldız daha kaydı... Ronaldo artık kronikleşen sakatlığıyla daha fazla mücadele edemeyerek 34 yaşında futbolu bıraktı. Kulübü Corinthians ile sezon sonuna kadar sözleşmesi bulunan Ronaldo, devam etmenin anlamsız olacağını düşünerek sözleşmenin feshini istedi. Haberi alınca içim burkuldu gerçekten, benle yaşıt olup da futbolla ilgilenen çoğu insanın da aynı hisleri yaşadığından eminim. Kendisi için kısa bir ustalara saygı kuşağı yapmak istiyorum.


Luiz Nazario De Lima Ronaldo, efsane Brezilya'lılardan Jairzinho tarafından sokakta top oynarken keşfedilerek 14 yaşında Crizerio altyapısına kazandırılır. Jairzinho onun içini kendi ismini referans olarak kulanmış, bir anlamda ona kefil olmuştur. Cruzerio genç takımında kendine güvenenleri yanıltmayan ve ortalığın anasını ağlatmaya başlayan Ronaldo, 16 yaşına geldiğinde oynadığı 57 maçta 59 gol atmıştır bile.
1994 Dünya Kupası için milli takım kadrosuna çağrılır. Romario ve Bebeto'nun müthiş formu onu yedek kulübesinden kolay kolay çıkartmaz ama en nihayetinde Brezilya finalde İtalya'yı penaltılarla eleyip kupayı kaldırdığında fotoğrafta Ronaldo da vardır.


Kupanın hemen sonrasında Hollanda devi PSV'nin 6 milyon dolara Ronaldo'yu Avrupa'ya getirir. Hollanda'ya gelir gelmez ortalığı ayağa kaldırır ve tüm büyük takımların transfer listesine girer. İlk sezonunda tam 30 gol atan Ronaldo, sonradan kronik hale gelecek diz sakatlığıyla ilk olarak Hollanda'da tanışır ve ikinci sezonunda sadece 21 maç oynayabilir. Ama bu süre içinde neredeyse maç başı 1 gol (21 maçta 19 gol) ortalaması tutturarak Barcelona'nın dikkatini çeker ve 17 milyon dolara Barcelona'ya transfer olur.


1996-1997 sezonunu Barcelona formasıyla 49 maçta 47 gol kaydederek, La Liga gol kralı olarak, Kupa Galipleri Kupası finalinde PSG'ye karşı galibiyet golünü atarak ve FIFA tarafından yılın futbolcusu ödülünü kazanarak geçirir. Bu sezon Compostela'ya karşı kaydettiği gol de klasikler arasına girmiştir. Sadece bir sezon içerisinde kazandığı bu başarılar sonrası herkes O'nu konuşmaktadır. Teknik Direktörü Bobby Robson, "O durdurulamaz. Daha önce onun gibisini görmedim. Eğer arkadaşlarından pas alamazsa 40-50 metre geriye gelerek rakibinden topu kapar ve tüm karşı defansı peşine takarak golünü atar. Bu onun için hiç de sorun değil" diyerek Ronaldo'nun yeteneklerine vurgu yapmıştır. Onu PSV'ye tam 17 milyon dolar ödeyerek transfer eden Barcelona, sezon sonu Inter başkanı Massimo Moratti'nin 30.5 milyon Euro'luk teklifine hayır diyemeyerek İtalya'ya gönderir.


İtalya'daki ilk sezonunda çok şey değişmemiştir Ronaldo için. 47 maç oynayıp 34 gol atar ve üstüste ikinci kez FIFA tarafından yılın futbolcusu seçilir. Fakat o yaz 1998 Dünya Kupası'nda attığı 4 gol ise ondan beklenenleri karşılamamış ve kupanın Fransa'ya kaybedilmesine engel olamamıştır. Kupa finalinde sponsor Nike'ın zoruyla sakat sakat oynatıldığı iddiaları da gündemi epey meşgul eder. 1998-1999 sezonu Ronaldo'nun PSV döneminden sonra ikinci kez ciddi sakatlıklarla karşılaşmasının başlangıcıdır. 28 maç oynayabilen Ronaldo yine de 15 gol atarak sezonu tamamlar. 1999-2000 sezonu ise Ronaldo için tam bir kabustur.


Sezon başı dizinden çok ciddi şekilde sakatlanan Ronaldo, belki de daha önce hiçbir futbolcuya gösterilmemiş bir özen ve maddi manevi destekle tedavi edilir, medya bile üzerine gitmek yerine Ronaldo'ya arka çıkar. Nihayet İtalya Kupası finalinde Lazio karşısında oyuna girdiğinde bütün stad onu ayakta alkışlar.Ama sadece 6 dakika sonra Ronaldo rakibini çalımla ekarte etme çabası içindeyken acı içinde yere yığılır ve gözyaşları içinde sahayı terkeder. Bu seferki sakatlık süreci ona 2001-2002 sezonunu olduğu gibi kaçırtacak düzeydedir. Bu sakatlıktan tam 20 ay sonra, 2001-2002 sezonunda sahalara dönebilen Ronaldo, 16 maçta forma giyer ve 7 gol kaydeder.

2002 Dünya Kupası, Ronaldo'nun yeniden yükselişinin başlangıcıdır. 7 maçta 8 gol atarak takımıyla Dünya Kupası'nı kazanan Ronaldo, gol krallığını da elde ederek rüya gibi bir kupa geçirir. Bu iki başarı ona üçüncü kez UEFA Yılın Futbolcusu ödülünü kazandırır.


Yeni sezon öncesi Real Madrid'in teklifine "evet" diyerek son 3 yılı onun iyileşmesini bekleyerek geçiren İnter taraftarı ve Başkan Moratti'yi şoka sokan ve 39 milyon Euro'ya Los Galacticos'un bir parçası olan Ronaldo, Madrid'de tam 5 yıl geçirir. İlk 3 sezonda çok iyi gol ortalamaları tutturan Ronaldo 2003-2004'te 24 golle ikinci kez La Liga gol kralı olur ve İspanya'ya bir kez daha damgasını vurur. Öyle ki bu dönemde birlikte oynadığı Real Madrid efsanesi Raul: "Ondan yeni şeyler öğreniyorum ama onun seviyesinden çok çok uzağım" demiştir. Son iki sezon ise diğerleri kadar parlak geçmemiştir İtalya'daki lakabıyla, "Fenomeno" için. Ronaldo sık sık sakatlanmaya ve iyiden iyiye kilo almaya başlamıştır. Capello onu sağlıklıyken de yedeğe çekmeye başlayınca o da gitme zamanının geldiğini anlar ve Real Madrid defterini 177 maçta attığı 104 golle kapatarak eski takımı İnter'in ezeli rakibi Milan'a transfer olur.


Devre arasında geldiği Milan'da çıktığı ilk antremanda fazla kilolarıyla herkesi şaşırtan Ronaldo yine de 20 maç oynayıp 9 gol atar. Ama onun yeteneklerinin önündeki en büyük engel olan sakatlık belası burada da peşini bırakmaz ve 2009'da Corinthians'ın teklifiyle ülkesine döner.



Burada 69 maçta 35 gol atarak 100 kiloluk hali ve fabrikatör göbeğiyle bile iş yapabileceğini gösterir. Ve, 2011 sezonunun başında yaşadığı sakatlıktan tam olarak kurtulamayacağını anlayan Ronaldo ardında oynadığı 620 maçta attığı 420 gol, futbol literatürüne onunla giren ve kendi ismiyle anılacak inanılmaz çalımlar ve milyonlarca hayran bırakarak futbola veda eder.

Kısa olsun istedim, ama böyle bir adamın futbol hayatı ancak bu kadar kısa olabiliyor. PSV, Barcelona, Inter, Real Madrid ve Milan gibi Avrupa'nın en dev takımlarında forma giyerek hepsinde iz bırakabilen bir adamın sakatlıkla futboldan kopuyor olması üzücü. En başta da söylediğim gibi, bizim kuşağa bundan yıllar sonra bile Ronaldo denince akla gelecek ilk yüz ona ait olacak....Selametle tatlıcı tombak...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder