Arabanın Torpidosuna Sokarım!!!!!

Arabanın Torpidosuna Sokarım!!!!!
Murat Özarı: - Eğer var ya bak sana Fikret Engin sana bişey söyliyim, bak bi dakka ya, bi dakka sana bişey söyliyim, o Teoman, sen şimdi burdasın ya, sen benim arkadaşımsın, Fikret Engin, ben senin için ölüme giderim. Fikret Engin: - Eyvallah, ben de giderim abi, tamam. Murat Özarı: - Sen benim kader arkadaşımsın. Teoman Bey, sana benim yanımda öyle vuracak var ya, O Teoman'ı var ya, arabanın torpidosuna sokarım!!!

17 Şubat 2011 Perşembe

Şampiyonlar Ligi 2. Tur İlk Maçları...


Şampiyonlar Ligi 2. turunda ilk maçlardan dördü bu hafta oynandı. 4 maç da genel kanıya bakıldığında sürpriz sonuçlarla bitti. Tek tek incelemek gerekirse;
Milan - Tottenham (0-1) : Sezon başından beri İbrahimoviç'in omuzlarında yükselen Milan, bu sefer tökezledi. Hem de evinde. Tottenham kalecisi Gomes yaptığı kritik kurtarışlarla takımının gol yemeden İngiltere'ye dönmesinde büyük pay sahibi olurken, Lennon Crouch'a attırdığı gol ve hazırladığı diğer pozisyonlarla maçın yıldızıydı. En azından bir gol bularak rövanşa avantajlı gitmek için son dakikalarda savunmasını da ileri çıkaran Milan, Lennon'un toplu driplingine teslim oldu. Oldukça yaşlı bir takım olan Milan'ın kondisyon problemi özellikle son 20 dakika kendini iyice gösterdi. Geri dönüşlerde sıkıntı yaşayan Serie A lideri, turun İngiltere ayağı için de pek ışık vermedi. Lecce deplasmanında bile rakibi çözecek yaratıcılıktan uzak kalan Milan'ın kesinlikle goller bulması gerekecek maçta Londra'da neler yapabileceğini hep beraber göreceğiz. İtalyan ekibinin Sicilya'lı kabadayısı Gattuso'nun maç bitiminde Tottenham antrenörü Joe Jordan'a saldırarak boğazını sıkması ve yumruklamaya çalışması da 2 gündür Avrupa'nın gündemine oturdu.
Valencia - Schalke 04 (1-1) : Kendi liginde bir türlü istenilen tırmanışı gerçekleştiremeyen Schalke 04, Avrupa arenasında başka bir kimliğie bürünüyor. Lyon ve Benfica'nın olduğu gruptan lider çıkan Alman temcilcisi, favori olarak görülmediği eşleşmede Valencia deplasmanından 1-1'lik beraberlikle dönerek avantaj sağladı. Valencia'nın daha fazla topla oynadığı ama pozisyon üstünlüğü kuramadığı maçta ilk yarıda Soldado'yla öne geçen ev sahibi, ikinci yarıda Raul'un golüne engel olamadı ve sahadan üzgün ayrıldı. Raul da bu maçta attığı golle Avrupa kupalarının en golcü ismi ünvanını İnzaghi'den geri aldı. Milli futbolcumuz Mehmet Topal da maçta 90 dakika oyunda kaldı ve vasat bir futbol segiledi. Deplasmanda gol bulmak zorunda olan Valencia'nın çok daha açık bir oyun ortaya koyacağını da düşünürsek Veltins Arena'daki maçın çok daha zevkli geçeceği aşikar. 
Roma - Shaktar Donetsk (2-3) : Salı günkü Tottenham faciasından sonra İtalyanların bel bağladığı başka bir ekip Roma da taraftarlarını hayal kırıklığına uğrattı. Benim eşleşme öncesinde yazdığıım tahmin yazısında Lucescu faktörüyle bir adım önde gördüğüm Shaktar, Roma Olimpiyat Stadı'nda rakibine tam 3 gol atarak turun kapısını araladı. Maça baskılı başlayan Roma Vucinic'le pozisyonlar yakaladı ama golü 28'de Taddei'nin ortasına kafayı vuran Perrotta'yla buldu. Santrayla birlikte yüklenen Shaktar 29'da Jadson'la eşitliği yakaladı, 36'da Douglas Costa'nın ceza yayından şık plasesiyle öne geçti, 41'de de Riise'nin büyük hatası sonucunda gelişen atakta da Luiz Adriano'yla farkı 2'ye çıkartarak Roma'yı şaşkına çevirdi. İkinci yarıya da önde oynayarak başlayan Roma'nın kurduğu baskı yine Vucinic'le pozisyonlar getirdi ama gol Menez'in ceza sahası dışından tam 90'a yaptığı harika ayak içi kesmeyle geldi. Son 15 dakikada ise topyekün saldıran Roma arkada büyük boşluklar verdi ama Shaktar yakaladığı pozisyonları gole çeviremeyerek farkı büyütemedi. Deplasmandan böylesine bir avantajla dönen Lucescu, o turu Ukrayna'da ne yapar eder, geçer bence. 
Arsenal - Barcelona (2-1): Gecenin, hatta ikinci turun en merakla beklenen maçında Arsenal Emirates'te Barcelona'yı konuk etti. Barceona karşılaşmaya tahmin edildiği gibi topa hükmederek başladı. Yaptığı presle Arsenal'in isabetli paslarla kendi alanına geçmesini engelleyen İspanyollar,  Messi'yle pozisyonlar buldu. Wilshere ve Fabregas'ın yönettiği ani akınlarla tehlikeler yaratan Arsenal ise Van Persie ile gole yaklaştı. Savunmanın arasına ortadan atılan toplarla tehlikeler yaratan Barcelona, Messi'nin derinlemesine pasıyla buluşan Villa ile öne geçti. Hemen ardından Van Persie çok mutlak bir fırsattan yararlanamadı.  İlk yarının sonlarına doğru Barcelona'nın Messi ile bulduğu bence nizami gol, ofsayt gerekçesiyle sayılmadı. Sarı kart gördükten sonra en az 4-5 sert faul yapan Song'un da atılmaması Arsenal için bir şanstı. Devre böyle biterken tüm oklar Barcelona galibiyetini gösteriyordu ancak yapılan oyuncu değişiklikleri bir anda gidişatı değiştirdi. 75'e kadar başabaş giden oyuna ilk müdahaleyi yapan Guardiola, Hikmet Karaman'ın ısrarlarına dayanamadı Villa'yı oyundan çıkarıp Keita'yı alarak orta alanı kalabalıklaştırmak istedi. Hemen sonra ise Wenger'in Song - Arshavin hamlesi geldi. Villa'nın oyundan çıkmasıyla cesaretlenen Arsenal Arshavin ile de oyunu rakip sahaya yıkınca Rus oyuncunun asistinde Van Persie ile golü buldu. Bana göre Katalan olmasa Barcelona gibi bir takımda bulaşıkçı bile olamayacak yetenekte bir kaleci olan Valdes neredeyse sıfırdan topu içeri alarak Emirates'i ayağa kaldırdı. Galibiyet için saldırmaya başlayan Arsenal güzel bir kombinasyon sonucunda sağdan çizgiye doğru inen Nasri'nin geriye çıkardığı topta boş kalan Arshavin'in güzel plasesiyle maçı koparıp aldı. Arsenal'i kendine getiren oyuncu değişiklikleri kadar dünyanın en iyisi olarak gösterilen Messi'nin etkisiz oyunu ve kaçırdığı goller de skoru etkileyen bir diğer nedendi. Camp Nou'da Barcelona mutlak favori, ama benim kalbim Arsenal'le. Bu takımı elerlerse kimse önlerinde duramaz zaten, sonuna kadar yürürler.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder