Arabanın Torpidosuna Sokarım!!!!!

Arabanın Torpidosuna Sokarım!!!!!
Murat Özarı: - Eğer var ya bak sana Fikret Engin sana bişey söyliyim, bak bi dakka ya, bi dakka sana bişey söyliyim, o Teoman, sen şimdi burdasın ya, sen benim arkadaşımsın, Fikret Engin, ben senin için ölüme giderim. Fikret Engin: - Eyvallah, ben de giderim abi, tamam. Murat Özarı: - Sen benim kader arkadaşımsın. Teoman Bey, sana benim yanımda öyle vuracak var ya, O Teoman'ı var ya, arabanın torpidosuna sokarım!!!

18 Kasım 2010 Perşembe

Dev Kapışmalar


Dün akşam oynanan hazırlık maçları arasında dev mücadeleler göze çarpıyordu. Ezeli rakipler Brezilya ile Arjantin Katar'da karşılaştılar. Birbirinden nefret eden iki milletin mücadelesinde İngiltere, Fransa'yı Wembley'de konuk etti. İber yarımadası derbisinde ise Portekiz ile İspanya, Portekiz' de, Estadio De Luz'da kozlarını paylaştı. Bu güzide bayram gününde malak gibi evde tek başıma yattığımdan, tüm bu mücadeleleri izleme fırsatım oldu, gördüklerimi paylaşmak istiyorum.

Arjantin, yeni teknik direktörü Sergio Batista ile ilk sınavını Brezilya karşısında Katar'da verdi. İlk yarıda topa hakim olan ve pozisyonlar bulan taraf Brezilya'ydı. Ronaldinho da milli forma hasretini sona erdirdiği karşılşmada zaman zaman etkili olan isimlerdendi. Arjantin kalecisi Romero ilk 45 dakikanın takımı adına en iyisiydi. Bu yarıda Brezilya'nın Alves'le, Arjantin'in de Messi'yle birer topu direğe takıldı. İkinci yarıda Arjantin 1 saatlik bölüm geride kaldıktan sonra oyunda dengeyi kurdu, rakibinin üzerine daha çok adamla gitmeye başladı. Oyuna Higuain'in yerine dahil olan Lavezzi, göze çarpan isimlerdendi. Uzatma dakikalarına kadar ataklar sonuç vermemişti ki, Messi sol kanattan aldığı topla içeri sokulan Messi o bilindik slalomlarını yaptıktan sonra Brezilya savunmasının düşürme teşebbüslerini de yıkılmadan atlatarak ceza sahası çizgisi önünde topu kalecinin uzanamayacağı köşeye yerden bir vuruşla bırakarak maçın tek golünü kaydetti. Messi'nin ceza sahasına girmeden hemen önce yediği çelmeye karşın golü düşünüp kendini yere bırakmaması, Burak Yılmaz'a, Engin Baytar'a, Nihat Kahveci'ye ve daha nicelerine örnek olacak bir ayrıntıydı bana göre.



Fabio Capello'nun hasta evladı İngiltere, elemelerde sahasında aldığı Karadağ beraberliğinden sonra, Fransa karşısında ciddi bir sınav verdi. Tüm bahis siteleri İngiltere'yi favori gösteriyordu. Fakat, elemelerde ilk maçta sahasında aldığı Beyaz Rusya mağlubiyetinden sonra yeniden yapılandırdığı kadrosuyla bir toparlanma sürecine giren Fransa karşılaşmaya öyle bir başlangıç yaptı ki, İngiltere rakip sahada dikine isabetli bir pas yapabilmek için dakikalarca bekledi. Benzema, Gourcuff, Sagna, Nasri ve Malouda'nın etkili oyunuyla rakibini kendi sahasına hapsetti. Nitekim 15. dakikada Malouda'yla yaptığı verkaç sonrasında sol taraftan ceza sahasına giren Benzema yakın köşeye yaptığı vuruşla Fransa'yı öne geçirdi ve tribünlerdeki İngilizler henüz çeyrek saat geride kalmışken homurdanmaya ve takımı ıslıklamaya başladı. gelen gol de İngiltere'yi ateşlemeye yetmedi. Fransa sağlı sollu ataklarla üstüste pozisyonlar buldu fakat farkı açamadı. İngiltere'nin ilk yarıda akılda kalan tek pozisyonunda Carroll'un indirdiği topu Gerrard'ın üstten auta yolladı. İkinci yarıya da Fransa oyunu istediği gibi yönlendirerek başladı. 55. dakikada sağdan Sagna'nın kestiği güzel ortaya gelişine vuran Valbuena farkı ikiye çıkardı. Golden sonra Capello'nun surat ifadesi, herşeyi anlatıyordu. Fransa yaptığı oyuncu değişikliklerinden sonra  tempoyu düşürdü ve İngiltere topla daha çok oynamaya başladı. Nasri ile direğe takılan Fransızlar, 85. dakikada kornerden gelen topa arka direkte gelişine vuran Crouch'un golüne engel olamadı. Bu gol sadece tabelayı değiştirirken, İngiltere'nin oyunundaki problemleri ve Fransa'nın yakaladığı çıkışı gölgeleyemedi.



Gecenin son dev kapışmasında Portekiz, son 2 büyük organizasyonun şampiyonu, dünyanın en iyi takımı İspanya karşısına çıktı. Oyunun ilk dakikalarında İspanya daha derli toplu görünürken, Portekiz takımı kaptıkları topları Ronaldo ve Nani ile buluşturarak kanatlardan gol bulmaya çalıştı. İspanya'nın Silva'nın kafasıyla gole yaklaşmasından sonra, Ronaldo'nun Pique'yi boylu boyunca yere yatırdıktan sonra dar açıdan Casillas'ın üzerinden aşırttığı top kaleye girerken, hatta belki de girdikten sonra Nani'nin kafayla dokunarak ofsayta yol açması ve Ronaldo'nun en az 3-4 dakika boyunca geçmeyen öfkesi maçın en ilginç anlarındandı. Portekiz bu dakikadan sonra oyuna hakim oldu ve o kritik kahramanları Ronaldo ve Nani'yle tehlikeli gelmeye başladı. 45. dakikada Ronaldo sol çaprazda rakibini ekarte ettikten sonra uzak köşeye çok sert bir şut çıkardı, Casillas'ın çıkardığı topa geriden gelen MArtins çok sert vurdu ve Portekiz'i öne geçirdi. Devre bu skorla kapanırken Barcelona'lı Busquets ile Real Madrid'li Ronaldo'nun birbirlerine yaptıkları sert faullerle sarı kart görmeleri de 29 Kasım'daki El Clasico'yu kaçırmamak için bir neden daha verdi bize. İkinci yarıya da iyi başlayan Portekiz oldu. En önemli silahı olan bol paslı oyunu sahaya bir türlü yayamayan İspanya 50. dakikada kalesinde 2. golü de gördü. Nani'yle başlayan atakta Moutinho'nın ortasına Postiga vurdu, müdahale etmek isteyen Sergio Ramos topu kendi kalesine gönderdi. Golden sonra iyice dağılan İspanya çok rahat pozisyon vermeye başladı. Danny'nin getirdiği topta sahanın yıldızlarından Moutinho, bir diğer yıldız Postiga'ya topu aktardı. Postiga Casillas'ın sağından rahatlıkla topu ağlara yollayınca ortaya hiç de beklenmedik bir skor çıktı. Bu dakikadan sonra Portekiz tribünlerinin şovu çok daha güçlü duyulmaya başladı. Her pastan sonra çekilen "Ole"ler İspanyolların sert faullerle rakibi durdurmaya çalışmasına sebep oldu. Oyuna girdikten sonra bu kısa süre içinde yakaladığı 2 pozisyonu harcayan ve bana inşaat kalasından başka hiçbirşey ifade etmeyen, çok sevdiğim Werder Bremen takımının ileri ucuna yakıştıramadığım Hugo Almeida, Meireless'in ara pasında çizgi halinde ileride yakalanan İspanya savunmasının arkasına sarktı ve açılan Casillas'ın yanından nasıl olduysa topu ağlara yolladı. 4-0'lık bu mağlubiyet, İspanya'nın 47 yıldır yaşadığı en ağır yenilgiydi. Bundan önceki dostluk maçında da Arjantin'den 4 gol yiyen İspanya, halen rehavetten çıkamadığı gösterdi. Maçtan sonra Fabregas, böyle bir yenilginin hiçbir bahanesinin olmayacağını, Dünya Kupası'ndan oldukça yorgun dönen takımın henüz kendini toparlayamadığını söyleyerek özür diledi. Portekiz cephesinde ise Dünya Kupası'nda İspanya'ya 1-0 kaybedilen maçtan sonra Carlos Quierroz ile ne kadar yol adıklarının belirginleşmesinin sevinci vardı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder